Bugün günlerden Pazar… Kimi piknik yaparken kimi de evde zamanını geçiriyor. Ramazan ayını da içine alan süre içinde her günü salgın dolayısıyla Pazar gibi geçirdik. Zamanı iyi değerlendirmek adına ailece yaptıklarımızı kendimize saklasak da birini paylaşmak istiyorum: “Genç Müslümanlar” sitesinden alt yazılı izlediğimiz “İmam Ahmed bin Hanbel Dizisi”

Her ne kadar dizi izlemekten ve bu bağımlılığı kazanmaktan imtina etsem de bu dizi aile ortamında seyredilebilir bir diziydi. Nitekim her akşam her bir bölümü 45 dakika olan 31 bölümlük bu diziyi tavsiye edebilirim.

Özellikle İran yapımı Ashab-ı Kehf, Hz. Meryem, Hz. Yusuf gibi uzun ve zevkle izlenebilir dizilerin, bizde bu kültürün benimsenmesinde rol oynadıkları bir gerçektir. Mısır gibi Arap yapımcıları da Hz. Ömer gibi uzun bölümlü diziler ürettiler. Oyunculuk, teknik ve senaryo açısından Arap ve İran yapımları iyi gelişmeler kaydetse de kanaatimce özellikle tesettür konusunda İran “dizileri” daha hassastırlar.

Bu tespitimi “İmam Ahmed bin Hanbel Dizisi” için de dile getirmek istememin sebebi, baştaki bazı bölümler ve Harun Reşid’in yani Müslümanların halifesinin hanımı Zübeyde’nin giyimi üzerinde oldu. Elbette koca bir dizide gözüme bu detay nerden geldi denilebilir. Bakınız, izlemesem de “Muhteşem Yüzyıl, Fetih 1453” gibi dizi ve filmlerde de bize dayatılmaya çalışılan şey; sürekli olarak Müslüman bayanların hele de yöneticilerin hanımlarının, açık olduğudur. Mesaj ise ‘siz de açık olabilirsiniz, bakın onlar da öyle”. Kimse böyle bir mesaj çıkarmaz denilmesin. Görmediniz mi Engin Altan Düzyatan’ı Ertuğrul Gazi olarak bilen ve hatta Ertuğrul Gazi heykeli yerine söz konusu oyuncunun heykelini diken belediyemiz de var. Demem o ki mesajlar alınıyor, böyle bilelim.

“İmam Ahmed bin Hanbel Dizisi” bu kusuruna rağmen başarılı bir yapım. Özellikle dikkatimi çeken nokta; Ahmed bin Hanbel’in, Ahmed bin Hanbel olmasında annesinin rolüydü. Anladım ki böylesi şahsiyetleri ümmete mal edenler, annelerdir. Anneler isterse ve fedakârlık gösterirse ümmet yeniden alimlerini bağrından çıkarabilir.

Ayrıca İmam’ın ilmin izzetini ayakta tutmada başkasından hiçbir şekilde yardım almaması aklıma Üstad Bediüzzaman’ı getirdi. Zira minnet altına hele de yöneticilerin minneti altına girmek, ilmin itibarını düşürüyor. Halifenin ısrarları, tehditleri kadar oğlu ve amcasının baskıları dahi ona geri adım attırmıyor. Hayatı boyunca dünyadan kaçtığını ve ömrünün son zamanlarında dünyanın neden kendisine bela olduğunu söyleyip duruyor. Ne kadar izzetli bir duruş!...

Dizide “Halku’l-Kur’an” tartışmalarının ve Mutezile’nin/Kadı İbni Ebi Duat’ın bu konudaki yaklaşımlarının nelere sebep olduğu da vurgulanıyor. Kimi alimlerin zorbalığa boyun eğip Kur’an’ın mahluk olduğunu kabul ederek ölümden kurtulmasına karşın, Ahmed bin Hanbel izzetle direniyor. Arkadaşı Nuh, bu uğurda şehid oluyor.

Abbasi Halifelerinden Me’mun, Mutaasım ve Vasık dönemlerinde işkencelere ve ev hapsine duçar olup Mütevekkil döneminde rahatlıyor. Fakat Mütevekkile karşı dahi ‘Ben onların dünyalarını istemiyorum’ deyip onurlu bir alim olarak sünnete bağlılığını hep yaşayarak gösteriyor.

Dizi; Kelamî tartışmalar etrafında şekillense de bazen de sabırla izlemeyi gerektirecek bir seyir verebiliyor. 2017’de vizyona giren Katar-Suriye yapımı bu dizi Mardin, Hasankeyf, İzmir ve İstanbul’da çekilmiş.