Erdoğan ve Trump görüşmesi neticesinde her iki ülke tarafından bazı açıklamalar yapıldı. Görüşülen konular hep söylenegelenden farklı değildi. Yapılan açıklamalara bakıldığında da bu görüşme olumlu bir sonuç vermedi denilebilir. Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre yapılan bu telefon görüşmesi sonrası şu maddeler üzerinde durulmuş:

-75 milyar dolarlık ticaret hedefinin teyid edilmesi

-Suriye’de yaşanan güncel gelişmeler hakkında fikir teatisi

-Terörle mücadelede iş birliğinin devamı

-S-400lerin tedariki konusunda Erdoğan tarafından teklif edilen bir çalışma grubunun kurulması

Bu başlıklar uzun zamandan beri hep söyleniyor olsa da uygulamada buna paralel bir gelişme yok. Bu konularda akla ilk gelenleri yazmak gerekirse:

  1. Meseleye bakalım: İran’a ambargoya iştirak daveti ABD’den gelmedi mi? Demir için uygulanan gümrük vergisi artırılmadı mı? Trump’ın tehdidi gölgesinde dolar, alıp başını gitmedi mi?
  2. Meseleye bakalım: Münbiç’ten bir plan dahilinde çekiliş konusunda Türkiye aldatılmadı mı? Sonrasında yapılan yeni plan dahi akamete uğramadı mı? Sınır boyu kurulması düşünülen güvenli bölge konusunda oyalama taktiği hala devam etmiyor mu? YPG ve bileşenlerini daha geçen haftalara kadar tırlar dolusu ağır silahlarla desteklemeye devam eden ABD değil mi?
  3. Meseleye gelince: Terörle mücadelede nasıl bir iş birliği olduğuna dair anlayan biri varsa beri gelsin. FETÖ meselesine red, YPG konusunda aynı fikirde olmayıp dost ve müttefik olarak anma, açıklamaktan çekinmedikleri konular değil mi?
  4. Mesele olan S-400’lere gelirsek… İşte asıl mesele bu. Birçok yorumcu Erdoğan’ın S-400’ü almaktan vazgeçmesi durumunda tamamen ABD’nin himayesine gireceği ve bir daha belini doğrultmayacağı hep beyan ediliyor. Elhak doğrudur. Maliyet ve teknik özellikler açısından kamuoyunun da artık ezberlediği Patriot ve S-400 karşılaştırmasında S-400’ün özellikleri tartışmasız üstündü.

Buna rağmen Erdoğan’ın ABD tarafından gelmediği halde S-400’ün tedariki hakkında çalışma grubunun oluşturulması teklifi geri adım atma olarak yorumlanır. Buna Erdoğan’ın bir mecburiyeti olmadığı halde tevessül etmek, son derece yanlış anlaşılmaya müsait bir durumdur. Dolayısıyla yapılan bu telefon görüşmesinde olumlu bir gelişme gözlenmiyor. Bilakis geri adım atma olarak bu görüşme okunabilir.

Bu okumayı bir de “Türkiye ittifakı” söyleminin gölgesinde değerlendirmek icap ettiğinde farklı bir bakışla olaylara bakmak gerekecek. Ak Partinin zihin kodlamasında tekebbür ve üsten bakma anlayışının yerini daha oturaklı bir yaklaşıma terk ettiğini mi görüyoruz?

MHP tedbirli, CHP içten hesaplı, HDP pusuda, İyi Parti iştahlı bir şekilde bu söyleme bakıp bakıp duruyor.

Tüm taşları yerine koyarak düşünmek gerekirse dış politikada ve iç siyasette Erdoğan geri adım atarken neyi amaçlıyor demeden edemiyor insan. Hangi planlar hangi amaçlarla uygulamaya konulmak isteniyor? Sesli düşünmek fayda veriyorsa ses vermek gerekmez mi?

S-400 hakkındaki çalışma grubu ve Türkiye ittifakıyla Erdoğan ne demek istedi?