CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, seçimlere yeni bir standart getirmenin eşiğinde görünüyor. Yatırım, proje ve yüksek bütçeli Mega vaatler yerine daha farklı yaklaşımlar sergileyerek sosyal belediyecilik odaklı bir seçim çalışması sergiliyor. Hal böyle olunca belediyelerin büyük ölçekli yatırımlara dayalı çözüm önerileri artık önemsenmiyor yaklaşımına sahip.

Dolayısıyla bu tavır acabaları da beraberinde getiriyor. Düşünce şu: Acaba bu söylem seçim kazandırır mı? Çünkü halk, projesiz seçim vaatlerine alışık değil. İstanbul gibi bir ilde büyükşehir belediyesi adayı olan birinin proje öne sürmeden seçimi göğüslemesi, risk üstüne risktir. İmamoğlu bu riski göze alarak seçimde yeni bir taktik uyguluyorsa partisi de bu yaklaşımı kabul ediyor diyebilir miyiz? Danışmanları ve seçim mühendisleri bu yaklaşım üzerine onu yüreklendirip öne sürmüşlerse ne ala! Değilse seçmenin gözünde şimdiden kaybetmiş demektir.

Belediyecilik başlı başına bir olgu olduğu için İmamoğlu, Eskişehir Belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen ile birlikte yaptığı açıklamada ‘Mega projeleri bu çağa ait bulmadığını’ ifade etmişti. ‘Sosyal belediyecilik anlayışına sahip’ olan İmamoğlu, bunun için kaynak konusundan sıkıntı yaşamayacağını da dile getirmişti. Alt gelir gruplarına yaptıkları yardımların yanı sıra sosyal belediyecilik yaklaşımını devam ettireceğini vurgulamıştı.

Kaynakların adil ve doğru bir şekilde yerinde kullanılması ile sosyal belediyeciliğin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Bunun gereği olarak 5 yılda 200 bin kişiyi istihdam edeceğini de vurguluyor. Bu açıklamaları Berat Albayrak’ın makro ölçekte Türkiye’de 2019 yılı içinde 2 milyon istihdam oluşturacakları ifadesini hatırladım. Halka yönelik bu vaatler kimden gelirse gelsin -muhalefet ya da iktidar fark etmez- artısı halka yönelik olacağından güzel vaatlerdir.

Peki, halk bu konuda ne diyor diye düşünemeden edemiyor insan. Pazar yerlerine, kalabalık caddelere, kahvehaneler veya iş yerlerinde çalışanlara bakıldığında kimsenin okkalı projeleri bildiği yok. Herkes iş, aş ve eş bulma sevdasındayken alıcıları ve algılarının kapsama alanı değişkenlik gösteriyor. Mega projeler, hizmet noktasında göz önünde ve somut hizmet olgusu olarak görünürken hep halka binen ve külfet olarak halkın geçim endişesini artıran projeler olmaktan başka bir işlevleri yok.

Baksanıza, 3. Havalimanı ortaklarından olan bir şirket dahi hissesini satmak için basına konu olmuş. Osmangazi köprüsünün ortaklarında olan bir şirket de aynı sendromu yaşamış.

Halk hep geçerken Deli Dumrul misali cebinden alınan paranın derdinde. Mega projeler halka yük olacak ve sıkıntıya sokacaksa ne gerek var? Değilse devlet bu işi sırtlanmalıydı. Şirketlere vermemeliydi.

Her halde İmamoğlu, halkın bu hüsnü niyetini bilerek ona göre siyasi bir yaklaşım sergileyip geleneksel siyaset tarzını bırakıp riskli siyasete meyletmiş. Riski de almış. Bakalım ne yapacak?