Batı medeniyetinin üzerinde güneşin battığı bir (me)deniyet olduğu gerçeğini zaman zaman görmüyor değiliz. Hatırlarsanız 3 yıl önce Danimarka`ya kadar gidebilmiş bir Irak`lı göçmen aile vardı. Danimarkalı bir polis, asfalt üzerinde bu ailenin küçük kızıyla oturmuş oyun oynuyordu. Öyle bir algı oluşturuldu ki Batı şefkatli, merhametli ve himayecidir. Bu görüntülere bakan her Avrupalı gururlanıyordu mutlaka. Bu durumda bu kız çocuğunun ailesi mutlak sığınmacı olarak Danimarka`ya kabul edilecekti.

Peki, Danimarka ne yaptı? Önce Birleşmiş Milletlerin 2015-21018 yılları arasında kabul etmesi gereken 1500 mülteciyi kabul etmemek için kanun çıkarttı. Neticede reklam aracı olarak kullandıkları küçük kızı ve ailesini de kabul etmeyerek İsveç`e yolladı. İsveç de aynen Danimarka gibi başvuruyu kabul etmedi ve aile yakında Irak`a geri gönderilecek. Bir (me)deniyet ki üzerinde güneş batmış. İnsanlık oralarda aranmamalı.

*

Trump, 14 Mayıs günü Kudüs`e elçiliklerinin açılışına katılabileceğini söylemiş. Neden 14 Nisan, 14 Haziran değil de 14 Mayıs? İşgalci İsrail`in 14 Mayıs 1948`de kuruluşunu ilan ettiğini unutmadık umarım. Trump, böylece İslam alemine açık açık bir mesaj veriyor. Peki, bunu anlayan var mı? Bu bölgede her dizayn ve her proje işgalci İsrail`in güvenliği odaklı uygulanıyor. Filistin`de kendi güdümlerinde bir özerklik dahi içlerine sinmiyor.

Bu doğrultuda düşünüldüğünde son nesil Arap ülkelerinin yöneticilerinden de Filistin davası endişesi beklemek, boşa kürek sallamaktır. Bakınız Suudi prensi, Birleşik Arap Emirlikleri Veliahdı… Bunların aklı ABD`nin cebinde, güdümünde ve karanlık/derin güçlerinin elinde. Bunlar mı Filistin`i savunacak? Şu an her türlü ekonomik ve siyasi dizaynı emirlerle yapmak için son iki yıla bakmak yeterlidir. Gerek Suudi`de yapılan sessiz ihtilal ve perde arkası yönetim gerekse Katar`la olan sürtüşmeler… ABD artık maşaları varken elini bu dizayna sokmuyor. Batının ahlakını ve değer yargısını sindiren yeni yönetici genç nesil, maşalığı gayet iyi götürüyor.

*

ABD yıllık 100 milyon ton demir çelik tüketiyor. 30 milyonunu ithal ediyor. Bundan Türkiye`ye düşen pay % 7`dir. Trump, bu 30 milyonluk ithalat için %25 vergi getirecekmiş. Avrupa Birliği karşıt tavır geliştireceğini söyleyince otomobil ithalatına da vergi getirebileceklerini söyledi. Adamın minneti yok. Seçim döneminde Amerika`yı önceleyeceğini söyleyip durdu. Dediklerini de yapmaya çalışıyor. Bizim siyasilerin ifadesiyle seçmenine verdiği sözleri yerine getiriyor.

Yalnız bunu yaparken ekonomik ve siyasi dengelerin bozulması kaygısı onu hiç ilgilendirmiyor. Çıkarlar ve menfaatler… Hep söylerim: Adam ABD`yi klasik yönetim anlayışı dışında bir iş adamı gibi yönetiyor. Gerekirse tehdit ediyor gerekirse okşuyor. Gelişmelere kulaklarını tıkayıp zaman döngüsünde unutturup potasında eritiyor. Hiç siyasi geçmişi ve tecrübesi olmamasına rağmen iyi mi yapıyor kötü mü yapıyor zaman gösterecek. Belki de benliklerine ve ulusal çıkarlarına yabancılaşmış devletlerin de uyanışına neden olur. Kim bilir!

*

BM genel sekreter sözcüsü Stephane Dujarric, “Yerel yetkililer hala kimsenin çıkmasına izin vermiyor. Yerel yetkililerle doğrudan temasımız yok; ama insanların özgürce ayrılabilmesi son derece önemli.” demiş.

Açalım bu sözleri: Afrin`deki YPG, sivil halkın şehirden çıkmasına izin vermiyor. Bunları canlı kalkan olarak kullanabilirler.

Peki, sormazlar mı adama, “Kim onları semirtip yüz verdi de bu seviyeye geldiler?

*

Gazetelerde 500 yabancı savaşçının YPG saflarında olduğuna dair haberlerin yer alması gözden kaçmıyor. ABD ve AB ülkeleri ağırlıklı olmak üzere Japonya`dan bile giden varmış. Bunlar DAİŞ`e katılanlar gibi eli kanlı değilmiş. Ön saflarda değil de lojistikte bulunuyorlarmış. Öldürmeyip kurşun yerine “gül” dağıtıyorlarmış.

Yine ikiyüzlülük, yine ikiyüzlülük… Dedik ya Batı (me)deniyeti…