İki haftadan beri Mevlüd etkinlikleri dolayısıyla merhametten, adaletten, Allah`ın Rasûlünün alemlere rahmet oluşundan bahsediyoruz.

İnsanlık alemi tarih boyunca hep adalete ve merhamete muhtaç ola gelmiştir. Fakat bugün her zamankinden çok daha muhtaç olduğu kanaatindeyiz.

İnsanlığın genelinin adalet ve merhamet ihtiyacından ziyade Müslümanların kendilerinin ihtiyacı çok daha ön sıralarda değil midir?

Ne acı bir sahne? İnsanlık İslam`ın, Müslümanların adaletine ve merhametine muhtaçken Müslümanlar bunu kendi dışındakilerden bekler duruma düşmüşlerdir.

Zaten konuyu işlerken bu noktada zorlanıyoruz ve bir gerçeği tespit edip onun üzerinde yoğunlaşıyoruz ve diyoruz ki; Müslümanlar adalet ve merhamet sahibi olmaktan önce güçlü ve kuvvetli olmalıdırlar. Çünkü adalet ve merhamet güçlüden beklenir. Adalet ve merhametle muamele etme pozisyonunda olanlar güçlülerdir, kuvvetlilerdir.

Günümüzün güçlüleri, kuvvetlileri adalet ve merhamet etmiyorlarsa, günümüz dünyası vicdansızların, merhametsizlerin eline kaldığında, Müslümanlara düşen, bizzat kendileri güçlü olmalıdırlar.

Zaten Allah Teala müminlere adaleti ve merhameti emrederken onların devlet halinde, imkan sahibi olduklarını görerek ve bilerek emrediyor.

Çoğu zaman Cuma hutbelerini dinlerken acı acı tebessüm ederim. Hani hutbenin sonunda imam “Şüphesiz ki Allah adaletli olmayı... emreder” ayetini okurken şöyle bir bakarım cemaate, çoğu ihtiyar, emekli ve garibanlar. İçimden söylenirim; Hoca efendi sen kime okuyorsun bu ayeti, hakimler, savcılar, kaymakamlar, valiler ve hükmetme konumundaki yetkililer mi var karşında?

Elbette adalet ve merhamet bütün müminlerde olmalıdır fakat öncelikle yetkililerde olmalı değil midir?

Cömertlik de böyledir. Önemli olan zenginlerimizin cömert olması değil midir?

Bir başka husus, Allah Teala`nın adaletli ve merhametli olma emrini yerine getirebilmek için güçlü olmamız gerektiği gibi, Rasûlünün âlemlere rahmet olduğunu ispatlama görevini yerine getirebilmemiz için de güçlü ve kuvvetli olmamız gerekmektedir.

Daha da önemlisi ve sözün açığı şudur ki, bugün yeryüzünün  fesada uğramasının yegâne sebebi Müslümanların güçlerini, kuvvetlerini kaybetmiş olmalarıdır.

Yoksa bugün yeryüzünde yeteri kadar merhametli ve adalet duygusuna sahip Müslüman mevcuddur. Fakat kuvvet olmadığından fazla bir işe yaramıyor. Ancak evlerimizin köşelerine çekilip ağlamaktan başka bir şey yapamıyoruz.