Bu sözü günlük hayatımızda da çok kullanırız. Fakat şu günlerde dünya siyasetinde söz sahibi olabilmemizin tek çaresi olarak görmekteyiz.
Adaleti ve hakkaniyeti yegâne ölçü alarak yola çıkıyorsanız bunun gereği mazlumlarla beraber olmamız zalimlerin ve haksızların karşısına dikilmemiz gerekiyor. Diyelim ki biz de öyle yapıyoruz. Fakat bir de bakıyoruz ki yolumuz tıkanıyor, önümüz kesiliyor, oracıkta dikilip kalıyoruz. Ticaretiniz duruyor, ihracatınız kesiliyor, gümrükleriniz, kapılarınız kapanıveriyor.
En çok da böyle zamanlarda söyleniyoruz; güçlü olacaksın vesselam diye.
Ülke olarak karşılaştığımız son olayların hangisi için bu sözü söylemiyoruz ki?
Başta Amerika ile aramızda yaşananlar. Darbenin arkasında onun oluşundan, şu anda darbecileri kucağında saklayışından, terör örgütleri vasıtasıyla bize karşı resmen bir savaş yürütüyor oluşundan, Sisi darbesinin arkasında duruşundan, Katar kuşatmasından ve son olarak Suudi Arabistan`ı ve dolayısıyla bölgeyi dizayn etmesinden kimin tereddüdü var? Hem ABD hem Avrupa ile olan ilişkilerimizde son söylediğimiz söz; güçlü olacaksın vesselam oluyor.
Bunu anlamak, bu noktaya gelmek de hiç yoktan iyi. Bırakın büyük zalimlerin karşısına dikilebilmeyi, bölgemizde ve küçücük komşularımıza haklı olarak dikleştiğimizde bile yeteri kadar güçlü olmayışımızdan ağır bedeller ödüyoruz.
Bu gerçeği net olarak gördüğümüz için sadece söylemekle de kalmıyoruz, bazı adımlar atıyor, güçlü olma adına bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Özellikle savunma sanayiinde ve teknolojinin diğer dallarında. Kendi uçağımızı, kendi silahlarımızı, en son kendi otomobilimizi yaparak güçlü olmak istiyoruz.
Ammaa... Güçlüler bizim güçlü olmamızı da istemiyor. Bu noktada başka bir tıkanıklık başlıyor. Şimdi buyurun ne yapacaksanız yapın. Siz diyorsunuz ki güçlü olmak lazım vesselam, birileri de ısrarla, üzerine basa basa diyor ki, siz güçlü olamazsınız, olmayacaksınız, belirli bir noktadan öteye asla geçemezsiniz, buna asla müsaade etmeyiz.
Bazen bu tehdit sadece bir blöften ibaret de kalmıyor, güçlenmek isteyenlere haddini bildiriyor bu güçlüler.
Peki, ne olacak, bu bir çıkmaz mı, böyle güçsüz bir şekilde yola devam mı?
Elbette güçlenmekten vaz geçilmeyecek. Fakat ferasetli, basiretli ve soğukkanlı bir şekilde güçlenmek gerekir. Etrafı ürkütmeden, şov ve şımarıklık yapmadan, özellikle dışımızdakilerin bizi şeytanlaştırma, hedef gösterilme tuzağına düşmeden güçlenmek esas olmalıdır.
Bu işi samimi bir şekilde ifa edenlere Allah Teâla yollarını açacak ve kolaylaştıracaktır. Zaten o zaman Allah ile güçlenmiş olacağız.