Mübarek coğrafyamızın önemli bir bölümü gözlerimizin önünde cayır cayır yanıyor. Irak`ın ardından bitişiğimizdeki Suriye bir yılı aşkındır alev alev.
Fazla değil, bundan bir sene öncesine kadar vizelerin de kaldırılmasıyla birlikte vızır vızır işlediğimiz, özellikle Arapça ve İslâmi ilimlerin eğitimini almak için binlerce gencimizin sanki Türkiye`nin bir başka yerine gider gibi gidip geldiği Şam, Halep, Hama ve Humus birdenbire bizlere haram oluverdi.
Her gün kadın çocuk yüzlerce Müslüman şurada hemen bitişiğimizde, gözümüzün önünde hunharca öldürülmekte, beş on kişiyle başlayan günlük ölüm haberleri artık seksenlere, yüzlere ulaşmış durumda.
Ve bizim elimizden hiçbir şey gelmiyor, bütün bu cinayetleri acziyet içerisinde izliyoruz.
Adem Özköse ve Hamit Coşkun kardeşlerimiz hemen burnumuzun dibinde kayboldular, hiçbir şey yapamamaktan kahroluyoruz.
Diktatör Esed rejiminin katilliğinin, zalimliğinin ve canavarlığının tartışmaya gerek olmayacak şekilde orta yerde olmasının yanında, muhalefetin tam bir güven verememesi, net bir kimlik ibraz edememesi de Müslüman kamuoyuna ayrı bir üzüntü ve kaygı vermektedir. Öyle de olsa zalim Esed`in bir an önce def olup gitmesi gerektiği konusunda hiç bir tereddüdümüz yoktur.
Uzun ve karanlık bir gecenin içerisinde gibiyiz, gözlerimiz hep güneşin doğacağı, şafağın atacağı yöne kilitlenmiş durumda.
Türkiye`ye gelince, günlerdir Nevruz ateşiyle yanmakta, insanımızın birbirine düşman olması için ne gerekiyorsa yapılıyor. Birileri bunu bilinçli yapıyorsa, bir diğer kesim de aptalca katkıda bulunuyor. Elhamdülillah şuurlu Müslümanlar bu işin hiç bir merhalesinde yoktur ve berîdirler.
Hiç kimseye hayır getirmeyen şu ateşe, yani şu Nevruza gelin bir de esnaf gözüyle bakalım.
İslam âleminin dört bir yanında Ramazan ve Kurban bayramları bütün kesimlerce dört gözle ve hasretle beklenir öyle değil mi?
Özellikle esnaf kesimi, ticari bir mantıkla da olsa dört gözle bu iki bayramı bekler. Çeklerinin, senetlerinin önemli bir bölümünü bu iki bayram sonuna ayarlamıştır. Bayram Sonrası demek, esnaf için çok şey demektir.
Şimdi söyleyin Allah aşkına, Nevruz nasıl bir bayramdır ki, gelecek diye özellikle esnafın ödü kopuyor. Çarşılar yakılıp yıkılacak diye, kepenkler indirilip iş yerleri kapatılacak diye, alış veriş duracak diye, borçlar ödenemeyecek, çekler senetler protesto olacak diye esnafın korkuya kapıldığı bir bayram nerede görülmüş Allah aşkına?
Evet, İslam âleminin büyük bir kısmı alev alev yanmakta. Fakat iman sahipleri her şeye rağmen kötümser değildir. Çünkü bütün bunlar aslında İslam`ın ayak sesleridir.
Ey Müslüman! Dünya dört gözle seni bekliyor.
Caddeler, sokaklar pencerelere üşüşen insanıyla seni bekliyor.
Çarşılar pazarlar dört gözle seni bekliyor.
Ramazan bayramını bekler gibi bekliyor, Kurban bayramını bekler gibi bekliyor.
İnsanımız hasretle Nisan yağmurunu bekliyor, Kutlu Doğumları bekliyor, Mevluda Muhammedi`yi bekliyor.
Hem de bundan böyle artık bir daha gitmemek üzere bekliyor, sadece Nisan`dan Nisan`a değil.
Çünkü insanımız Hazreti Muhammed Aleyhisselam`ın rahmetinden bizzat nasibini almak istiyor.
Mademki O, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş, o halde Onun rahmetini bizzat evinde görmek istiyor, okulunda görmek istiyor, çarşısında pazarında görmek istiyor, devletinin bütün mekanizmalarında tatmak ve müşahede etmek istiyor.
Yani bir Nisan günü Peygamber Sevdası olarak gelen baharın bir daha gitmemesini istiyor.
Ne diyorsunuz, sabah yakın değil mi?