Küçük ölçekli ticaret mantığıyla olaylara yaklaşmaya devam edelim.

Komplo teorilerine inanmadığım gibi başımıza gelen bela ve musibetler konusunda suçu kesinlikle önce kendimizde aramamız gerektiğini düşünüyorum.

Eğer ticari ortağımı dışarıdan birilerinin bana karşı ayarttığını, aleyhime kışkırttığını, benden ayırmaya çalıştığını fark edersem hemen ona yüklenip hücum etmem, bozgunculukla, fitnecilikle itham etmem.

“Acaba benim nasıl bir açığımı gördü, hangi hatamı veya eksiğimi fark etti, ben dışarıya ne sızdırdım da oradan girmeye çalışıyor” diye düşünmem gerekmez mi?

Söylediğim gibi ticari konularda olduğu gibi en ufak ailevi ilişkilerde, gelin-kaynana uyuşmazlıklarındaki dışardan kaşımalar ve kışkırtmalar başladığında atılacak ilk adım derhal kendimizi kontrol etmek olmalıdır.

Toplumsal hayatta böyle olduğu gibi ülkeler ve toplumlar arası ilişkilerde de böyle olması gerektiğine inanırım.

ABD ve diğer emperyalist güçlerin hedeflerinin Suriye ve Irak`ı, ardından Türkiye`yi, İran`ı bölmek istediği düşüncelerine asla katılmıyorum. Elbette bu zalim ve kâfirler bizim iyiliğimizi düşünmüyorlar, orası ayrı bir konu.

Dünya haritasını şöyle bir gözünüzün önüne getirin, iki yüz on ikiden fazla ülke göreceksiniz. Bunların çok büyük bir kısmı emperyalistler için Suriye ve Irak`tan çok daha kolay birer lokmadır. Fakat neredeyse tamamı şu anda güven içinde varlıklarını sürdürüyorlar. Hiç birinin bölünme ve paylaşılma endişesi yok sayılır.

Anladığım bir tek kural vardır; birilerine kaşıyacak yara bırakmayacaksınız. Bünyenizde bir yaranız varsa kusura bakmayın o yarayı birileri kaşır, kanatır, tazeler, büyütür ve genişletir.

Suriye, Irak eğer bugün bu durumdaysa ABD`nin ajandasında, işgal listesinde ve programında olduğu için değil, her yerden görünen, bilinen yaraları olduğu için. Yani kötü yönetildiği içindir. Kendi bünyelerindeki yaraları kapatmadıkları içindir.

Türkiye`nin paniklemesine gelince; böylesi bir paniğe gerek olup olmadığına kendisi karar versin. Bünyesinde dışarıdan birilerinin kaşıyıp kanatacağı yaralarının olup olmadığını iyi kontrol etsin.

Kulağını iyi versin, bünyesinde ahlar, vahlar, iniltiler ve ağıtlar geliyor mu? İnsanının yüzlerini iyi tarasın, gülenler kim, ağlayanlar kim iyi öğrensin.

Eğer gözüne ve kulağına ulaşan haberler güzelse hiç korkup paniklemesin, hem bizi de boş yere korkutup durmasın.

Yok, eğer bünyesinde kanayan yaralar varsa, müsaadenizle bu yarayı birileri kaşıyacaktır.