Öncelikle maceradan yana olmadığımız bilinmelidir. Emperyalizme olan düşmanlığımız, bu meyanda Amerika`yı büyük şeytan bilmemize rağmen ayaklarımızı yerden kesmeden konuşmamız, fotoğrafın tamamını görmemiz gerektiğine inanıyor, düşüncelerimizi bu çizgide ifade ediyoruz.
Risk almaktan söz ederken, Saddam`ın düştüğü tuzağa düşmeden, insanımızın geleceğini düşünerek yine de bir risk almamız gerektiğine inanıyoruz.
Galiba yabancılara ait bir atasözü, çok doğru bir tespit; kaplumbağa kafasını dışarı çıkardığında risk alır, fakat kaplumbağa kafasını dışarı çıkararak mesafe alır.
Siyasiler ülkemizi ve insanımızı büyük bela ve felâkete götürecek tavırlara dikkat edecekler. Fakat yine de kafalarını dışarıya çıkaracaklar.
Daha ileri ve tehlikeli noktalara götürmeyelim ama vize dolayısıyla gelinen şu merhalede geri adım atan asla biz olmamalıyız.
Evet, vize yasağının bir bedeli olacak, ülke insanının bir bölümü zarar görecek. Hatta Amerika`nın vize yasağıyla hedeflediği, uğrayacakları sıkıntıdan dolayı iktidara yüklenmek ve yıpratmak, hatta mümkünse yönetimden düşürmektir.
İktidar insanımızın tahammül gücünü iyi tespit etmeli ve sonuna kadar direnmelidir.
Amerika`nın ambargoyla tehdit ettiği, kendince terbiye ettiği ülkelere bir bakalım. Başta İran, Rusya, Venezüella, Kuzey Kore gibi ülkeler her şeye rağmen bu ambargo sebebiyle güçlerini artırmışlar, özellikle savunma sanayiinde büyük hamleler yapmışlardır.
Bugün bu ülkelerin savunma sanayiinde alınan bir mesafe varsa temelinde Amerika`ya olan güvensizlik, onun koyduğu kısıtlamalar yatmaktadır. Bu konu ta Kıbrıs çıkarmasına kadar varıp dayanmaktadır.
Şunu unutmayalım ki, Amerika ile aramız düzeldiği, bütün kısıtlamalar kalktığı an belki birileri biraz rahat edecektir fakat Türkiye artık yerinde saymaya başlayan bir ülke olacaktır.
Amerika`nın, kendisiyle müttefik olan ülkelere verdiği en büyük zarar, onları ölü bir noktada bloke edip durmasıdır. Tamam, onları belki bir takım düşmanlarına karşı koruyor gözükebilir, fakat ileriye doğru hiçbir ciddi adım da attırmaz.
Bizim Kayseri organize sanayiinde birkaç büyük mobilya firması ekonominin kötüye gittiği dönemlerde kendisinden küçük mobilya firmalarının batmasını önlemiş, onlara ağabeylik, hamilik yapmış, onlara iş vermiş, kendi mobilyasının bazı bölümlerini onlara fason olarak imal ettirmiş ve böylece batmaktan kurtarmıştır. Fakat bu arada onların büyümelerini, özellikle bir gün kendisinin karşısına rakip olarak çıkmalarını da engellemiştir.
Devlet dediğiniz nedir ki, fabrikanın büyüğüdür vesselam.
Evet, Türkiye olarak kesinlikle risk almalıyız, bazı sıkıntıları göğüslemeliyiz, vize ve muhtemel büyük ambargolar karşısında hazır olmalı, özellikle zararını sadece bir kesim üzerine yıkmadan bölüşmeliyiz.
İddia ediyoruz ki, bu vize yasakları, bu ambargolar sayesinde ülkemiz, insanımız hızlı bir kalkınma temposu yakalayacaktır.
Fakat başta da söylediğim gibi risk derken insanımızı ve coğrafyamızı felâkete sürükleyecek ölçüsüz tavır ve siyasetleri kast etmiyoruz.
Gerçek siyasetçi dediğin bu ölçüyü iyi bilendir.