Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin ömrünün sonlarına doğru ortaya çıkan yalancı peygamberler ve onların taraftar bulmaları bilmem hiç dikkatinizi çekmiş midir?
Özellikle Müseylemetül Kezzab? Bu kâfirin etrafına toplananların kimler olduğuna hiç baktınız mı?
Maalesef daha önce Rasûlü Ekrem (s.a.v) Efendimize iman eden kişiler. Elbette onun birinci derecedeki ashabı değil, onun tornasından çıkan, onun dizinin dibinde yetişenler değil.
Fakat her şeye rağmen ona iman etmiş, onun ümmeti olmuş kişilerdir bunlar.
Peki, bunları Allah'ın Rasûlünün yanından ayıran ve o yalancı kâfirin sürüsüne çeken şey nedir biliyor musunuz? Bu mürtedlerin büyük bir çoğunluğu Müseyleme'nin kabilesindendir.
Hele şu olaya bir bakınız. Müseylemetül Kezzab, bir gün taraftarlarıyla oturmaktadır. Daha önce Müslüman olan ve Rasûlullah (s.a.v) Efendimizi iyice tanıyan birisi de vardır yanında, Talhatü'n-Nemrî. Müseyleme ona döner ve sorar:
-Doğru söyle, Muhammedin durumu ve benim durumum nedir? Talhatü`n-Nemri der ki;
-Allah`a yemin ederim ki Muhammed Allah`ın rasûlüdür, O'na Allah vahiy göndermekte, Kur'an'ı göndermektedir, O bütün bunlarda sadıktır. Yine Allah'a yemin ederim ki sen yalancısın, Allah sana vahiy göndermemektedir. Fakat olsun, değil mi ki sen bizim kabiledensin? Bizim kabilenin yalancı peygamberi, benim için Mudar oğullarının sahih peygamberinden daha sevimlidir!" der.
Bu olay Taberi'de de şu şekilde de rivayet edilmektedir. Talhatü'n-Nemri Yemame'ye geldi ve oranın halkına" Müseyleme nerede?" diye sordu. Halk, "Sen ona öyle Müseyleme diye hitap etmekten sakın, Allah'ın rasûlü nerede?" diye sor dediklerinde o: Hayır, kendisini görmeden Allah'ın rasûlü diye zikredemem, cevabını verdi. Müseyleme onun yanına geldiğinde "Müseyleme sen misin?" diye sordu, o da "Evet benim" cevabını verdi. Talha ona "Senin yanına kim geliyor (sana kim vahiy getiriyor)?" diye sordu. O da "Rahman geliyor" dedi. Talhatü'n-Nemri "Karanlıkta mı geliyor, aydınlıkta mı geliyor?" diye sorduğunda o "Karanlıkta geliyor" cevabını verdi. Bunun üzerine Talha: "Senin yalancı olduğuna şehadet ederim; fakat Rebia oğullarından olan bir yalancı, bizim için Mudar oğullarının esah peygamberinden daha iyidir!" dedi ve daha sonra Müseyleme'nin yanında yer alarak Müslümanlara karşı savaştı.
Gatafan kabilesi de Uyeyne bin Hısn'a uyarak İslam`dan irtidat etmiş, bu kabile ile antlaşmalı bir kabile olan Esed oğullarından çıkan bir diğer sahte peygamber Tuleyha'ya uymuştur. Uyeyne bin Hısn;
-Bizim için iki antlaşmalı kabileden çıkan bir peygamber, Kureyşinkinden daha sevgilidir. Üstelik Muhammed ölmüştür, Tuleyha ise yaşamaktadır." demiştir.
İrkildiniz değil mi?
Bunun gibi, sahte peygamberlerin etrafında toplanan Arapların büyük bir kısmı bu insanların peygamber olduklarına inanmıyorlardı. Ancak onlar sayesinde kendi kabilelerinin lider olmalarını umuyorlar, aynı zamanda bağımlılığın ifadesi olan zekât ve diğer mükellefiyetlerden kurtulma imkânını bu noktada görüyorlardı.
Bu hastalığın insanı nerelere savurabileceğini iyice görelim. Sonra bu tehlikenin bizlerden çok uzak olduğunu da zannetmeyelim, aksine çok yakınlarımızda olduğunu hiç unutmayalım.
Sizi bilmem de ben çok işitmişimdir "Bizim gâvurumuz, falanların Müslümanından daha iyidir" gibi küfür sözleri.
İnsana böyle söyleten, insanı böylesine haktan uzaklara savuran, Ümmeti bugün bu şekilde perişan eden şey, kavmiyetçilik değil de nedir?