İnsanların hayattaki en büyük değerleri yavrularıdır. Sadece insanların değil, hayvanların da uğruna kendilerini feda ettikleri en büyük değerleri yavrularıdır. Anne baba olanlar bunu çok daha iyi bilirler.

İşte bu en büyük değerlerimiz zehirlenmeyle karşı karşıyalar. Belki de tarihin hiç bir döneminde böylesine zehir sağanağıyla karşı karşıya olmamışlardır.

Eğitim ve öğretimin başladığı şu günlerde aklımıza ilk gelen zehir elbette uyuşturuculardır. Yapılan bütün istatistiklere göre bütün çeşitleriyle ilköğretim çağına kadar inmiştir. Devletin aldığı ve alacağı tedbirler anne babaların rahatça uyumasına, çocuğunu tereddütsüz teslim etmesine yetmiyor.

Elbette anneler babalar devreye girmelidir, gözleri yavrularının üzerinde olmalıdır. Okul ve semt seçme şansları o kadar fazla olmasa da arkadaş gurupları seçmede bir şeyler yapabileceği kanaatindeyiz. Söz konusu zehirlenmelerin birinci basamağının sigara olduğu unutulmamalıdır. Aslında bir çocuk sigaradan öteye geçmese bile zehir olarak bu yetmez mi? Arkadaş guruplarının velileri de kendi aralarında tanışıp bu konuda dayanışma ve iş birliği yapmalıdırlar.

Bir başka zehirlenme. Özellikle aşağı sınıf öğrencilerinin kullandığı kırtasiye malzemeleri de çoğunlukla kanserojen maddeleri içermektedir, veliler okul yöneticileri başta olmak üzere bu konuda da herkes dikkatli olmalıdır.

Bir başka zehirlenme çeşidi, istisnasız bütün yavrularımızın ellerinden düşürmedikleri akıllı telefonlar, tabletler ve diğer elektronik cihazlar. Belki velilerin en çok zorlandıkları konu budur. Bu zehirlenmeyle mücadele için anne babaların da bir seviye ve bilinç kazanması zorunludur. Sadece baskı ve yasakla bu işin üstesinden gelinmediğini hepimiz görüyoruz. Yasak yerine programlı ve dengeli bir yönlendirme şarttır.

Gelelim asıl zehirlenmeye. Küfürle, batıl ideolojilerle, özellikle faşist düşüncelerle yavrularımızın zehirlenmesi. Hem de bu zehirlenme rejimin, devletin bizzat kendisinin yaptığı bir zehirleme.

Müslümanlar olarak bir asra yakındır maruz kaldığımız bir zehirlenmedir bu. Her ne kadar son zamanlarda bu zehrin dozajı birazcık düşmüş olsa da bize göre tehlike aynen devam etmektedir.

Bu konuda artık insanımız sesini yükseltmeli, ideolojik dayatmaları reddetmelidir. Çocuklarına okutulan martavallara açıktan karşı çıkmalıdır. Çocuklarımızın bizim olduğunu, devlete ait olmadığını ve bu arada devletin bir tanrı olmadığını haykırmalıdır.

Söz konusu bu zehirlenmelerden kurtulmak adına bir başka zehirlenmenin, din adına, İslam adına zehirlenme tehlikesine karşı da uyanık olunmalıdır.

Kısacası yavrumuz okuldan eve geldiğinde onu kucaklayıp karşımıza alarak her hangi bir pisliğin, sigara kokusundan başlayarak uyuşturucu kokusuna kadar kontrol etmeliyiz.

Daha sonra okuldan bulaştırılan her hangi bir küfür ve sapkınlık varsa her birini bulmalıyız ve yavrumuzun çamura batmış ayakkabısını ve elbisesini temizler gibi temizlemeliyiz.

Zehirlenmenin boyutlarının birazcık olsun farkına varmış olmalısınız. Anne baba olmak zannedildiğinden gerçekten zormuş. Özellikle Müslüman bir anne baba olmak.