İslam adına içinizde bir kıpırtı, bir hareketlilik bir heyecan varsa, bundan dolayı sevinin, bunu Allah`ın bir lütfu ve ihsanı olarak bilin ve aman ha bunu kaybetmemeye çalışın.
İnsan olarak duygularınız bazen öylesine coşuyor, heyecanınız öyle bir seviyeye yükseliyor ki, büyük büyük işleri gözünüzden kestiriyorsunuz, Allah`ın izniyle çok şeyleri başarabileceğinize inanıyorsunuz. Bir kenti, hatta koca bir ülkeyi bir halı gibi uçlarından tutup balkondan çırpabileceğinize, sallayıvereceğinize inanıyorsunuz. Bir şehri yüreğinizin kollarıyla sarıp kucaklıyorsunuz, kuşatıveriyorsunuz.
Bu coşkunuzu, bu duygu ve düşüncelerinizi o anda birilerine söyleseniz, size gülerler, dudak bükerler. Dikkat edin, siz yanlış yolda değilsiniz, kesinlikle kafanızda kurduğunuz hiç bir şeyden vazgeçmeyin.
Toplum içerisinde sizin heyecanınızı söndürecek çok sayıda insanla karşılaşırsınız. Sizin hayalperest olduğunuzu, ayaklarınızın yere basmadığını, realitenin hiç de sizin sandığınız gibi olmadığını söylerler. Duygusallığın, heyecanın insanı fevri hareketlere sevk edeceğini, yanlış şeyler yaptıracağını söylerler, moralinizi bozarlar.
Dikkat edin, bu şekilde heyecanını kaybetmiş insanlarla muhatap olmanız, onlarla istişare etmeniz, yapmak istediğiniz şeyleri onlara söylemeniz hiç iyi bir şey değildir. Sizin elinizi ayağınızı bağlayıverirler, her şeyden el etek çekersiniz, otura kalırsınız, uzun müddet moralinizi düzeltemez ve kendinize gelemezsiniz.
Elbette sadece duygusallık ve heyecandan kaynaklanan hareketler bazen fevri olabilir. Onun için düşüncesiz duygular, düşüncesiz heyecanlar insana yanlış yaptırabilir. Fakat bunun zıddı olan duygusuz düşünceler, heyecansız düşünceler de kesinlikle hiçbir işe yaramaz.
Heyecanını kaybeden bir insan bitmiştir. Özellikle İslam adına heyecanını kaybeden veya baştan beri heyecansız olan bir kişinin yapabileceği hiçbir şey yoktur.
Birilerinin ortaya koyduğu güzelliklere şahid olduğunuzda da insanın İslâmî heyecanına heyecan katıyor.
Bazen bir avuç gencin İslam adına bir ilçede neler yaptığını bir görseniz, bir duysanız şaşırırsınız. “Şu salonu bu şekilde yüzlerce insanla dolduran, tekbirlerle, salâvatlarla coşturan, şu gördüğünüz beş altı gençtir!” diyorlar, önce inanamıyorsunuz, sonra o gençlerin gözlerinde yanan ışığı yakından gördüğünüzde anlıyorsunuz.
Buna şahid olan başka nice genç müslümanın küllenmiş heyecanının üzerindeki küller uçuşuyor, gözlerine ışık geliyor, “Allah`ın izniyle aynısını biz de yapabiliriz” diyerek işin başına geçiyorlar.
Sadece etkinlik düzenlemek, kitlelere güzel sahneler sunmak değil, hayatın bütün alanlarında her türlü başarıya imza atmak, kendilerinden beklenmeyen, umulmayan, sosyal ve kültürel başarılar üretmek.
Yani mesele gelip müslümanda bulunması gereken heyecana dayanıyor.
Şimdi kendinizi yoklayın, heyecanınız yerinde mi? Elbette sadece heyecana sahip olmak yetmez, elbette heyecanımızı bilgiyle ve düşünceyle destekleyeceksiniz.
Ancak duygu ve heyecanla bir şeyi ayağa kaldırabiliriz, bir şeyi başlatabiliriz. Elbette bu yetmez, arkasını getiremeyiz, içini dolduramayız başlattığımız gibi devam ettiremeyiz. Fakat daha sonra bizde eksik olanın ne olduğunun farkına varırız ve onunla donanmanın yoluna bakarız. Bu o kadar zor bir şey değildir.
Nice insan vardır bir takım birikimlere sahip olmasına rağmen ayağa kalkamıyorsa, bir şeyi başlatamıyorsa, heyecan eksikliğindendir.
O halde duygu ve heyecanınızın üzerine kurguladığınız hiçbir plan ve projeden vazgeçmeyin, birileri vazgeçirmesin sizi. Sadece boşluklarını doldurmaya çalışın vesselam.