Elbette bir bölgede İslami çalışmalar, hareketler, faaliyetler bir tek şahıs tarafından başlatılmış olabilir ve genellikle de öyle olmaktadır.
Büyük veya küçük bütün İslami faaliyetlerin başlangıcının genellikle varıp bir kişiye dayandığını görürüz. Hareket, cemaat adını, rengini, önemli çizgilerini hep o bir kişiden almıştır.
Mezheplerden tutunuz günümüz İslami hareket ve çalışmalarına kadar genellikle böyledir.
Fakat bunun hep bu şekilde devam etmesi, başladığı gibi hep o bir kişiyle sürüp gitmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Bu tür hareketler bünyesinde birçok hastalığı barındırıyor demektir.
Bir tek şahsa dayanan bu tür hareketleri tanımak çok kolaydır. Nereden bakarsanız bakın sadece bir tek şahıs görünüyorsa, o şahsı oradan çıkarıp aldığınız zaman geriye hiçbir şey kalmıyorsa işte bu hareket şahsa dayanan harekettir.
Artık burada bir tıkanma, güdük kalma söz konusudur. Böyle bir hareketin mensupları ölü bir noktada bloke edilmiş, beklemeye alınmış demektir.
Eğer söz konusu hareketin dayandığı bu bir tek şahıs gittikçe eleştirilemez boyutlar kazanıyorsa, yaptıklarında, yazdıklarında, söylediklerinde hep bir hikmet aranır konuma gelinmişse artık bu noktadan sonra doğrudan İslam`ın zarar görmesi söz konusudur.
Hareketin bir tek şahsa dayanmasının sebeplerine gelince:
Güçsüzlüğünden, yetersizliğinden dolayı bünyesinden yeni âlimler, teorisyenler çıkaramadığı içindir.
Yahut da bu hareketin içinde kendisini yetiştirenlerin önünün kesilmesinden, kendisini izhar edememesinden, önünün açılmamasından dolayıdır. Genellikle hep böyle olmaktadır.
Hareketi başlatan şahıs kendisini yetiştirerek geriden gelen hiç kimseye yol vermemekte, önünü açmamakta, onu istihdam edememektedir.
Böyle olunca sonradan gelen şahıslar önleri tıkandığı ve kendilerini ifade edemedikleri için ister istemez ayrılmaktadırlar. Böyle olunca söz konusu hareketler tek şahsa dayanarak yoluna devam etmektedir.
Unutulmamalıdır ki en ideal hareketler, bünyesinde çok sayıda ilim adamı, önder seviyesinde âlimler ve teorisyenler bulunduran hareketlerdir. Elbette bir liderleri vardır fakat o lideri çekip aldığınızda bu hareket çok bir şey kaybetmez, özellikle bir tek şahsa dayanmadığı için çöküp dağılmaz, geride daha lider konumunda sayısız kişi varsa…
Bir hareketin bünyesinde önder seviyesinde çok sayıda âlim, akademisyen ve teorisyen bulunmasında en büyük görev o hareketi ilk başlatan ve sürdürmekte olan şahsa düşmektedir.
Tek şahsa dayanan bu hareketlerde söz konusu liderin sonradan gelenlere yerini kaptırma korkusu, birilerinin kendisinden öne geçme korkusu olur. Bu yanlış bir düşüncedir.
Hâlbuki bir hareket içinde kendisini yetiştiren insanlar çoğaldıkça, onların önü açıldıkça ve özellikle camialar bu gibi kişileri istihdam ettikçe o hareket büyüdükçe büyür, bu arada o ilk kurucu şahıs da kıymetinden hiçbir şey kaybetmez. Çünkü insanlar herkesin hakkını verir, kadir kıymet bilir.
İslami hareket ve çalışmaların bir tek şahsa dayanmamasını temin etmenin yollarından birisi de, kendileri dışındaki diğer hareket ve çalışmalara entegre olabilme, birlikte iş yapma isteğinin bulunmasıdır.
Başka hareketlere tamamen katılmasalar da birlikte iş yapabilme arzularının olması ve bunu yeri geldiğinde bizzat pratize etmesidir.
Bu aynı zamanda o hareketi kapalılıktan kurtaracak, evlerini ve çalışmalarını diğer Müslümanlara açacaktır.
Aslında bu konu bir köşe yazısının değil, uzun bir makalenin, hatta bir kitabın konusudur. Artık bunu yapmak da genç okuyucularımızın işi olsun.