“Allahım, bizim zamanımızda yaşadığımız ülkede sadece üniversitelerde örtü serbest bırakılmıştı, henüz her yerde serbest olmamıştı, ben liseyi bitirince vefat ettim…”
“Allahım, ben kamu kurumunda memurdum, ben üniversitede öğretim görevlisiydim, ben hastanede doktordum, hemşireydim, ben maliyede memurdum, ben belediyede görevliydim, örtünmek bizlere serbest değildi…” şeklinde cevap verdiklerinde acaba ne buyuracak Rabbimiz?
“Öyle ya, siz ne yapabilirdiniz ki, örtüsüz yaşamaya mecburdunuz, o halde geçin şöyle” diyecek ve kurtulacaklar mı, ne dersiniz?
Öncelikle şunu bilelim ki, Müslüman bir bayan hayatın bütün alanlarında ve bütün zamanlarında müslümandır.
Müslüman bir bayan sadece üniversite öğrencisi olarak müslüman değildir, hastanelerde de müslümandır, sağlık ocaklarında da müslümandır, Karayollarında da müslümandır, Devlet Su İşlerinde de müslümandır, Telekom`da da müslümandır, PTT`de de müslümandır. Başbakanlıkta ve bütün bakanlıklarda da müslümandır, Adliye`de de müslümandır.
Ve müslüman bir bayan yirmi dört saat müslümandır, sabah sekizle akşam beş arasında müslümanlığına ara veremez, müslümanlıktan sıyrılıp çıkamaz, yedi gün yirmidört saat boyunca onun Rabbi Allah`tır. Mesai saatleri içerisde başka bir ilahın kulluğuna geçemez.
Evet, müslüman bir bayan sadece üniversite öğrencisi olarak değil, ilköğretimde de müslümandır, liselerde de müslümandır ve örtünmekle yükümlüdür.
Şu ana kadar verilen örtünme mücadelesini görmemezlikten gelmiyoruz, küçümsemiyoruz. Fakat Türkiye`de müslümanların örtünmek için ciddi bir bedel ödediğini de söyleyemeyiz.
Bunun için müslümanlar olarak devletin tanrı olmadığını ispat etmekle yükümlüyüz.
Evet, şunu asla unutmamalıyız ki devlet tanrı değildir, devlet kurduğumuz şu yapı kooparatiflerinin biraz daha büyüğü, fazla değil biraz daha büyüğüdür.
Nasıl ki bir sahibi olabilmek için kooparatif kuruyorsak, bir takım işlerimizi yürütebilmek için de insanlar olarak bir araya gelip devlet kuruyoruz.
İşin sonunda bir ev sahibi olduğumuzda kooparatife secde eden, onu tanrı ilan eden bir salağa rastladınız mı hiç?
“Bana bu evi lutfeyleyen, beni bir ev sahibi yapan Yüce Kooparaf vs.” diye levhasına secde eden, kıyam duran birisine rastladınız mı? Olacak şey midir bu? Kendimizin kurduğu bir kurum, kendi aidatlarımızla sahip olduğumuz bir ev.
Bu noktadan hareketle devletin tanrı olmadığını göstermek durumundayız. Bir öğrenci velisi olarak okula varmalıyız ve:
“Bu okul benim verdiğim vergilerle yapılmıştır, şu tebeşir, şu tahta, şu elektrik ve su benim vergilerimledir.
“Siz ey okul yöneticileri ve öğretmenler, sizler de benim vergilerimle burada görevlendirilmiş bulunuyorsunuz.”
Devletin tanrı olmadığını dilimizle bu şekilde ifade etmekle birlikte , başta ilköğretim ve liseler olmak üzere, bütün okullara örtülü olarak girmeliyiz, çocuklarımızın örtülü olarak girmesine destek olmalıyız.
Özellikle şu günlerde atılan adımlarımızı asla ve asla geri çekmemeliyiz.
Okullara alınmayan öğrencilerimiz kesinlikle evlerine geri dönmemeli ve nerede önleri kesilmişse o noktada beklemeli, örtüsünden asla vaz geçmemelidirler.
İkinci bir husus, devletin tanrılığının somut bir şekilde ilan edildiği Andımız çocuklarımız tarafından asla söylenmemelidir, o esnada susmalıdırlar, ağızlarını açmamalıdırlar.
Bu arada yetkililere sesleniyoruz!
Devleti tanrı kabul ederek onun adına kutsal bir görev yaptığını zannedip kız çocuklarımızı okullara almayan, yavrularımıza zulmeden her seviyedeki yetkililere sesleniyoruz:
En kısa zamanda yaptıklarınızdan dolayı utanacaksınız, sırtınızı yasladığınız duvarın çürüklüğünü göreceksiniz, devletin bir tanrı olmadığını en kısa zamanda öğreneceksiniz ve sükûtu hayale uğrayacaksınız.
Bütün bunlar bu dünyadayken, sizler henüz yaşarken bir bir gerçekleşecektir.