Oruç samimiyettir, oruç ihlâsın ta kendisidir ve ancak ihlâs sahipleri İblisin kapsam alanının dışında kalabileceklerdir.

Bunu ezelde bizzat İblis`in kendisi itiraf etmişti. Huzurdan kovulunca bütün insanları azdıracağına, saptıracağına dair söz vermiş, “Ancak Senin ihlâslı kulların hariç” demişti.

Elbette bütün ibadetler ihlâs ve samimiyete dayanır, fakat oruç baştan sona ihlâstır ve samimiyettir, çünkü bir kimsenin oruçlu olup olmadığını sadece Allah Teala bilir. Böylesine sıcak ve uzun günlerde kendisini hiç kimsenin görmediği bir ortamda eğer bir Müslüman orucunu bozmuyorsa bu sadece Allah korkusundan, Allah`a olan muhabbetindendir.

Orucun bir başka yönü; daha önce bizim için helal olan şeylerin bir süreliğine haram olmasıdır. Yemek, içmek ve eşlerimizle birlikte olmak bizim için her zaman helâl iken, Ramazan ayının gündüzleri bunlar bize haram kılınmıştır.

Bu açıdan baktığımızda oruç ibadetiyle haccın, umrenin, daha doğrusu ihrama giren bir Müslümanın ortak yönü vardır.

Hac veya umre için ihrama giren bir kişiye ihramlı olduğu müddetçe aynı şekilde eşiyle birlikte olması, avlanması, koku sürünmesi, tıraş olması, tırnak kesmesi, her hangi bir yeşilliği kırıp koparması haramdır. Bir anlamda kişinin o müddet içerisinde melekleşmesi gibi bir şeydir bu.

Gelelim ihlâs ve samimiyetin zirvesine, yani şehadete…

Eğer bir Müslüman canını Rabbine sunmuşsa, O`nun yolunda şehid olmaya karar vermişse, bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? Bırakınız haramları terk etmeyi, helâlleri, hem de en güzel helâlleri terk edip gidiyor demektir.

Her şeyden önce, bütün cazibesine ve güzelliğine rağmen bu dünyadan vazgeçiyor. Hâlbuki bir insanın yaşamaktan, hayatını devam ettirmekten daha büyük bir azmi ve hırsı görülmemiştir.

Böyle bir Müslüman eşini de bırakıp gitmektedir. Haramlara göz dikmeyi bir tarafa bırakın, Allah Teala`nın kendisine helal kıldığı güzeller güzeli eşini bırakıp gitmenin ne anlama geldiğini düşünebiliyor musunuz?

Canını Allah`a sunan bir Müslüman annesini ve babasını bırakıp gitmeyi de göze almıştır.

Bu dünyanın en muhteşem güzelliklerinden birisi olan evlatlarından ayrılmayı kabullenmiştir.

İnsanların tamamına yakını bu dünya için, dünya malı için koşturup dururken o çalışıp kazandığı bütün servetini, malını, mülkünü, otomobilini, kısacası bütün birikimini elinin tersiyle iterek Rabbini tercih etmiştir.

Fakat Müslümanlar olarak bizler inanıyoruz ki canını Rabbine sunarak bütün bunları terk eden bir Müslüman bırakıp gittiği bu şeyleri en mükemmel bir şekilde yeniden elde edecek, bunlara kavuşacaktır.

Bir oruçlunun güneş batıncaya kadar terk ettiği o helallere iftarla birlikte kavuşacağı gibi, ihramlı bir Müslümanın ihramdan çıkıncaya kadar terk ettiği şeylere sonunda kavuşacağı gibi canını Rabbine sunan bir şehid de geride bıraktığı helallerine, hem de en mükemmeline kavuşacaktır.

Yani şehidler iftarlarını cennette yapacaklardır.

Selam olsun iftarlarını cennette yapacak olanlara!

Selam olsun feda ettiği bütün güzelliklere en güzel bir şekilde kavuşacak olanlara!

Selam olsun şehidlerin önden gidenlerine!

Selam olsun bu toprakların en son şehidi Aytaç Baran`a

Kendisinden önce giden öğrencisi Yasin Börü ve arkadaşlarına selam olsun!

Selam olsun Allah`a verdikleri sözü tutarak şehadet makamına erişenlere

Selam olsun verdikleri sözden dönmeden şehadet sıralarını bekleyen ümmetin Mısır`daki liderlerine, Bangladeş`teki liderlerine!

Selam olsun sofraların en güzeli etrafında toplanıp gerçek iftarı bekleyenlere!