Bugün yirmi dokuz Mayıs, İstanbul`un fethinin 562. Yıldönümü. Fetih nasıl bir duygudur bizler bilmiyoruz, tatmadık, yaşamadık. Bilmem kaç yüzyıldan beridir Müslümanların bir yerleri fethettiğini bilmiyoruz.

 

Biz hep İslam topraklarının kâfirler tarafından işgaline şahit olduk, bölünmelere, parçalanmalara şahit olduk. Bu gidişle yakın zamanda bir fethe şahit olacağımızı da aklımıza getiremiyoruz.

İşgallerden kurtulursak, kendi topraklarımızdan emperyalistleri sürüp çıkarırsak, parçalanmışlığımıza son verirsek bununla bayram edeceğiz, kendimizi fatih sayacağız.

Aslında Müslümanların fetih dünyası hicretten hemen sonra başlamış ve daha Peygamber Aleyhisselam hayattayken başta Mekke olmak üzere çevredeki nice merkezler fethedilmiştir.

Kur`an-ı Kerim`in tamamını bir anda gözünüzün önüne getirdiğinizde, özellikle son olarak nazil olan en büyük sûrelere dikkat ettiğinizde, İslam`ın hedefinde Batı dünyasının olduğunu çok rahat görürsünüz.

Yine Rasûlullah`ın (s.a.v) bu dünyadan ayrılırken son demlerine iyice baktığınızda, Mute savaşı, Tebuk gazvesi ve ölüm döşeğinde ısrarla üzerinde durduğu Üsame bin Zeyd ordusu bize göstermektedir ki İslam`ın nihai hedefi batıdır, Hıristiyan dünyasına ulaşmak ve o dünyaya kendi rengini vurmaktır.

Nitekim Müslümanlar kendilerine gösterilen bu hedefi çok net anladıkları için daha sahabe döneminde İslam orduları İstanbul surlarının önüne kadar gelmiş, öte yandan kısa zamanda kuzey Afrika`yı aşarak İspanya`ya ulaşmışlardır.

Daha sonra Akdeniz üzerinden Sicilya, Anadolu üzerinden İstanbul, Trakya ve en son Viyana kapılarına dayanmışlardır.

Sonra Müslümanlar önce duraklamış, ardından gerilemeye başlamış ve söylediğimiz gibi en azından iki üç yüzyıldan bu yana fetihler ancak kitaplarda bir hasret ve hatıra olarak kalmıştır.

Peki, bu arada İslam`ın yayılışı, özellikle batı istikametindeki yürüyüşü de durmuş mudur?

Kesinlikle hayır, İslam olanca hızıyla yayılmaya devam etmekte, batı dünyasındaki yayılışından hiçbir hız kesmemiştir.

Öylesine ilginç bir zaman diliminden geçmekteyiz ki, hem mağlup oluyoruz, hem işgal ediliyoruz, bombalanıyoruz, katliamlara uğruyoruz, sömürülüyoruz ve hem de yayılmakta olan din bizim dinimizdir.

Fetihler yoluyla değil ama İslam`ın batıya olan yürüyüşü Allah`ın izniyle hızla devam etmektedir.

Şu anda İslam dünyasının dört bir yanından İslam`ın Batıya yürüyüşü sürmektedir.

Ve İslam`ın Batıya yürüyüşü adına en son yola çıkan kervanlardan birisi de bizim coğrafyamızda oluşan Peygamber Sevdalıları kervanıdır.

Batman`dan, Diyarıbekir`den mayalanıp batıya doğru yola çıkan bu kervan İstanbul Yenikapı sahillerine muhteşem bir şekilde ulaşmış, heyecanından hiçbir şey kaybetmeden Batı dünyasının önemli merkezlerinde kendisini göstermiştir.

Fakat şu acı gerçeği de kabul etmek durumundayız; İslam`ın Batıya yürüyüşü sürüyor ama Batının İslam dünyasına, hem de bizzat Peygamber Sevdalılarının mayalandığı coğrafyaya yoğun saldırıları başlamıştır.

Kokuşmuş Batı bütün iğrençliklerini, sapık düşünce ve hayat tarzlarını bu mübarek coğrafyaya bulaştırmak için yoğun bir hücuma geçmiş durumdadır.

Hayâsızlığın her türlüsünü bu mübarek coğrafyaya bulaştırmak için gönüllü uşaklar ve taşeronlar bulmuştur kendisine.

Evet, bütün partilere göre her seçim önemlidir, hepsi de “Bu seçim çok ayrı bir seçim, tarihi bir öneme sahip vs.” derler.

Yedi Haziran seçimleri İslam`ın Batıya yürüyüşünü sürdürenlerle, Batının terbiyesiz, hayâsız taşeronları ve gönüllü uşakları arasında geçeceği aşikâr değil midir? Aynı zamanda bunun bir göstergesi olmayacak mıdır?

Bu arada Rabbim hepimizi bütün pisliklerden, her türlü sapkınlıklardan ve bâtıllardan berî olmak sûretiyle beratını alanlardan eylesin, Berat Geceniz mübarek olsun.