Diyelim ki Yasin Börü ve arkadaşları İslami camiadan değil de karşı taraftan olsalardı, sol görüşlü veya liberal olsalardı. Onları bu şekilde vahşice öldürenler de Müslümanlar olsaydı. Hem de bu gençler fakir halkın yararına hayırlı bir iş yaptıkları esnada dindar insanlar tarafından bu şekilde hunharca üçüncü kattan atılarak, taşlarla kafaları ezilerek, üzerlerinden otomobiller geçirilerek, sonra molotof benziniyle yakılarak, yerlerde sürüklenerek, vücutlarına aldıkları sayısız ölümcül yaralarla ölmüş olsalardı…
Allah`a yemin olsun ki şu anda bambaşka bir ülkede yaşıyor olurduk.
Malum çevreler Türkiye`yi şu ana kadar hiç görülmemiş bir şekilde ayağa kaldırmış ve ülkede her şey baştan sona değişmiş olurdu.
İddia ediyoruz ki şu anda ne Recep Tayyip Erdoğan yerinde kalırdı, ne mevcud hükümet ayakta duruyor olurdu, çoktan yıkılıp gitmişti. Yok eğer direnip gitmemiş olsalar bile bu defa ülke cehenneme çevrilmiş olurdu.
Müslümanlar olarak hayatı bize zindan ederlerdi, dünyayı başımıza yıkarlar, evlerimizden dışarı çıkamaz olurduk, çıksak bile kafamızı yerden kaldıramazdık.
Başta Avrupa ve Amerika olmak üzere dünya çoktan ayağa kalkmış, şehirlerin meydanları, caddeleri göstericilerle dolup taşmış, ekranlar bizim vahşetimizden başka bir şey göstermiyor olurdu.
Bugün aradan beş ay geçmiş olmasına rağmen gündemin birinci sırasından asla düşürmezlerdi.
Bunun aksini iddia edebilecek birisi var mı? “Yok canım, o kadar da olmazdı, birazcık homurdanmalar olsa bile unutulur giderdi, hiçbir şey değişmezdi…”diyebiliyor musunuz?
Bütün bunları Müslümanlara, Tevhidi düşünceye sahip olan kardeşlere söylüyorum, Müslümanlara yapılanlar karşısında tepkimizin çok zayıf olduğunu belirtmek istiyorum. Meşrepler arasında insanı kahreden bir soğukluğun, bir kopukluğun olduğunu görüyorum.
Daha da kötü olanı, kendi meşrep ve camialarından olmadığı için tamamen tepkisiz kalan, şehadet gecesi düzenledikleri halde bunlardan hiç bahsetmeyen kardeşlerimizi görüyoruz ve gerçekten üzülüyoruz.
Hâlbuki küfür cephesi aramızda hiçbir ayırım yapmadan en ufak bir bahaneyle hepimizi bir kaşık suda boğmak istiyor, hepimizin şahid olduğu gibi fırsatını bulunca bunu hiç kaçırmıyor.
Türkiye genelindeki bütün İslami camialara, sivil toplum kuruluşlarına, vakıf ve derneklere sesleniyoruz;
Geliniz Yasin Börü ve arkadaşlarının şehadetlerinin yıldönümünde, yani önümüzdeki 6/7 Ekim tarihlerinde ciddi etkinliklere hazırlanalım.
Asıl söylemek istediğimize gelelim; Sadece tepki gösterme konusundaki gevşekliğimiz değil, orta yere bir tez koyma konusunda da bundan farklı olmadığımızı görmeliyiz.
Tevhidî düşünceye sahip bütün Müslümanları kastederek söylüyorum:
Biz bu değiliz, biz bu kadar değiliz, bizim yapabileceklerimiz şu yaptıklarımızdan ibaret değildir.
Bizler bundan çok daha fazlasıyız, şu yaptıklarımızdan çok daha fazla şeyler yapabilecek durumdayız.
Gerek yaşadığımız ülkede, gerek sınırlarımızın ötesinde ümmetin yaşadığı problemleri Rabbim bizim elimizle çözmek istiyor, buna inanıyoruz, zaten bununla yükümlü olduğumuzun farkında ve şuurundayız.
Ümmetin derdine derman olmak, Ortadoğu`da akan Müslüman kanını durdurmak için seferberlik başlatmalıyız, bu konuda kendimizden başka elimizi bağlayan birileri yoktur.
İslam adına siyaset yapmak için Ankara`ya mahkum değiliz.
Tevhidî düşünceye sahip bütün Müslüman camialar olarak İslamî ve insani şûra meclislerimizi, meşveretlerimizi bir an önce oluşturmak için hiç kimseden müsaade beklemek zorunda değiliz.
Hafta sonu Kürt sorununa İslami çözümün konuşulacağı Diyarbakır Çalıştayının birçok anlamda hayırların başlangıcı olacağı inancındayız.