Bugün günlerden Kudüs Günü, gelin Kudüs`ümüze vahyin bir de bu noktasından bakalım.

Kudüs`ü sadece Rasûlullah`ın (s.a.v) Miracının bir durağı, Müslümanların ilk kıblesi ve Filistinlilerin yurdu olarak görmeyelim.

Biliyor musunuz, Kudüs ve civarı yeryüzünün en çok vahye mazhar olan noktası, Allah Teala`nın insanlığa en çok seslendiği mekanıdır.

Çünkü  insanlık alemine  gönderilen rasûllerin ve nebilerin çok büyük bir bölümü bu topraklarda yaşamış, burada vahye mazhar olmuş ve burada yatmaktadırlar.

Kudüs, bugün Vahyin büyük bir bölümünü inkar edenlerin işgali altındadır.

“Biz sadece bize indirilene inanırız” diyenlerin, onun haricindekileri reddedenlerin, hatta bizzat kendilerine gönderilen kitabın bir kısmına inanan ve bir kısmını reddenlerin işgali altındadır.

Kendilerine gönderilen Vahyi tahrif edenlerin, çarpıtanların, vahyi gizleyenlerin, kendi elleriyle yazdıklarını “İşte bu da Kitaptandır” diye Allah`a iftira atanların işgali altındadır Vahyin Beldesi.

Yani bugünkü siyonist işgalden Vahyin bizzat kendisi rahatsızdır.

 

Ve bütün rasûller mahzundur Kudüs`ün işgalinden.

Şimdi siz zannediyor musunuz ki şu anda sadece Filistin`de yaşayanlar zulüm ve işkence altındadır, sadece Kudüs`ün kendisi kan ağlamakta ve Mescid-i Aksa  mahzundur?

Onlar kadar en azından Kudüs ve civarında medfun olan rasûllerin ve nebilerin mübarek ruhları da mahzundur.

Yaşadığı müddetçe kendilerinden eziyyetten başka bir şey görmeyen Hz. Musa Aleyhisselam, Harun Aleyhisselam bugün o toprakların aynı siyonistlerce işgal altında olmasından eziyet içinde değil midir?

Davud Aleyhisselam o topraklarda şu an huzur içinde mi uyuyor sanıyorsunuz? Kendisine iftira eden siyonistlerin işgali altında?

Ya Hz. Süleyman Aleyhisselam? Kendisini Allah`ın bir rasûlü değil de, büyük bir kahin ve kral olarak gören siyonistlerin işgali altında uyumak nasıl bir şeydir?

Gelelim Hz. Meryem validemizin ve Hz. İsa Aleyhisselam`ın mahzun bekleyişlerine. Biliyorsunuz, onların hayatı baştan sona Yahudilerle mücadele içinde geçmişti.

Yaşadıkları toprakların, hayatı kendilerine zehir edilenler tarafından işgal altında tutulması Hz. Meryem validemizi, Hz. İsa Aleyhisselam`ı ve Havarilerini ne kadar rahatsız ettiğini hiç düşündünüz mü?

Yani demek istiyoruz ki, Vahyin mahzun olmaması için bu Vahiy beldesinin Müslümanlar tarafından, yani Vahyin tamamına iman edenler tarafından kurtarılması bir yükümlülüktür.

Kudüs ve civarında medfun olduğuna inandığımız bütün peygamberlerin aziz ruhlarının sükûnete ermesi, huzura kavuşması için kendilerine tam iman edenler tarafından kurtarılması öncelikli bir yükümlülüktür.

Çünkü Kudüs`ün siyonist işgalden kurtarılması demek yerlerin ve göklerin sükûnete ermesi, huzura kavuşması demektir.

Ve bu gece Son Vahyin geldiği gecedir. O güne kadar çarpıtılan Vahyin tashih edildiği, tasdik edildiği gecedir.

O güne kadar kendilerine çarpık bir şekilde iman edilen rasûllerin her türlü iftiradan arındırıldığı gecedir.

“İşte Meryem oğlu İsa budur!” denildiği, İşte Musa budur, işte İbrahim budur, sizin zannettiğiniz gibi ne bir Hıristiyan ne de bir Yahudidir…” denildiği gecedir bu gece.

Bu gece sadece namazlarımızın sonunda değil, bizzat namazlarımızın içinde, özellikle secdelerimizde Kudüs için Rabbimize yalvaralım, Kudüs`ümüzün işgalinin son bulması için, bunun bizzat bizim ellerimizle ve bizlerin katkısıyla olması için yalvaralım. İslam âleminin akibetinin hayır olması için yalvaralım.

Mübarek olsun Kudüs Gününüz, mübarek olsun Kadir Geceniz ve Mübarek olsun Bayramınız!