İslam adına hayatımıza bir şey katmadığı gibi, İslam düşmanlarından Müslümanlara gelen yoğun saldırılar karşısında da kılını kıpırdatmamış, hiçbir saldırının sorumlusu bulunmadığı gibi, bu hususta bir açıklama yapmaya bile tenezzül etmemiştir.
Bütün İslami kesimler için söz konusu olmayabilir fakat bizler hâlâ bu dönemde bizzat yönetimden zulüm görmeye devam ediyoruz. Şu var ki, genel olarak Müslümanlar bazı konularda rahat bir nefes almışsa, biz onu da görmezlikten gelmiyoruz, çünkü biz bu ümmetin bir parçasıyız, ümmetle birlikte sevinir, ümmetle birlikte üzülürüz, sadece bize yapılanlardan hareket etmeyiz.
Esasında bu iktidar hiç kimseye İslam adına bir şey vaad etmemiştir, böyle olunca kınamaya hakkımız da yoktur. Söz verip de yapmadığı fazla bir şey yoktur.
Seçimler münasebetiyle iktidar partisi önce sekiz yıldan bu yana yaptıklarını bir bir anlattı. Gerçekleştirdikleri her şey için “Hayaldi, gerçek oldu” sloganını kullandı.
Sadece önümüzdeki dört yıl içerisinde değil, iki bin yirmi üç yılına kadar gerçekleştirmeyi düşündüklerini de bir bir sıraladı, bunların önemli bir bölümünü de “çılgın projeler” olarak isimlendirdi.
İnsanımızın yarısı bu iktidar partisinin yaptıklarından ve yapmaya söz verdiklerinden tatmin olmuş olmalı ki, yüzde elli gibi yüksek bir oyla üçüncü defa iktidara getirdi.
Allah`ın dinini hayatımızın bütün alanlarına hakim kılma aşkıyla yaşayan biz Müslümanlara gelince… Bu noktada bütün görev bizlere düşmektedir.
İslam adına neler yapıldı, geçmişle kıyaslandığında nereden nereye gelindi, neler kazanıldı, neler kaybedildi, bunun ciddi bir muhasebesi yapılmalıdır.
Biz bu noktada İktidar partisini fazla bir kınamıyoruz. Çünkü İslam adına ne önceki seçimlerde ve ne de bu seçimde somut hiçbir şey vaad etmedi ki, niçin vaadini yerine getirmedin diye eleştirelim.
Halkın İslami hayat adına bir beklentisi olmadığı için mi iktidar bunun için vaadlerde bulunmadı? Yoksa, her ne kadar açık açık vaadlerde bulunmasa da, insanımızın bu noktada yine de bir takım beklentileri var mıdır, bu tartışılabilir.
Bütün bunları sözü tesettüre, örtünme seferberliğimize getirmek için söyledim.
Bazılarımız zannediyor ki, örtüsüzlüğün bir tek sebebi yasaklardır, eğer yasaklar kalkarsa bütün bayanlar veya bayanlardan çok büyük bir kesim hemen örtünecek. Yüksek öğrenimin önemli bir bölümünde örtü yasağı kalktığı halde örtünenlerin sayısı hiç de tatmin edici değil.
Açık konuşalım, Müslümanlar olarak örtünmeye öncelikle kendimiz yürekten inanmalıyız. Örtünmekle mükellef olan kızlarımız, bacılarımız bizzat kendileri yakinen iman etmelidir örtünün önemine. Sonra onların birinci derecede velileri, yakınları ve kardeşleri olarak bizler inanmalıyız.
Bir yandan yasaklarla mücadelemiz sürerken, asıl örtünme için davet ve tebliğimizi birinci sıraya çıkarmalıyız.
Her birimiz bu anlamda görevler üstlenmeliyiz, kendimiz için bir davet ve tebliğ planı yapmalıyız.
Unutmayalım bu konuda keramet bizdedir, biz bir şeyler yapıyorsak bir şeyler olacak demektir.
Müslüman kardeşim! Unutma ki sen şu anda İslam`ın mevzilerinden bir mevzisin. Senin mevziinde bir değişiklik varsa, bir zafer varsa diğer cephelerde de vardır. Yok eğer senin mevziinde bir ilerleme, bir zafer yoksa, sen başka mevzilerden boşuna zafer haberi beklersin.
Haydin görelim, bizim bu örtünme seferberliğimizde kimler nasıl bir görev üstleniyor, herkes elinden geleni orta yere koysun görelim.
İlk müjdeli haberi İstanbul`dan verelim sizlere. “Daha şimdiden çarşaf yetiştiremez olduk” diyor üretici bir kardeşimiz.