Gerçekten çok garip bir devletiz, bir o kadar da garip bir milletiz.

Hem dört bir yandan Amerika tarafından çepeçevre düşmanca kuşatılmış durumdayız,

Hem de Amerika ile dost ve müttefik olduğumuzu ispatlamak için çırpınıp durmaktayız.

Söyleyin, hangi taraftan kuşatılmadık?

Yunanistan’ın baştan sona Amerikan üstleriyle dolu olması yetmiyormuş gibi şimdi de burnumuzun dibindeki, bağırdığımızda sesimizin duyulduğu, akşamları ışıklarını seyrettiğimiz Yunan adaları baştan sona Amerikan üssü olmaya başladı.

Ve Kıbrıs Rum kesimi bölgedeki çok masraflı uçak gemilerine hiç ihtiyaç duymadan Amerikan’ın en büyük ve masrafsız üssü olma aşamasında.

Burnumuzun dibinde mi dersiniz, ensemizde mi dersiniz, Dedeağaç binlerce tank ve füzeyle çoktan Amerikan üssü oldu artık.

Güney sınırlarına gelince… Türkiye’nin şu anda çırpındığı, her Allah’ın günü operasyon düzenlediği Suriye’de verilen savaş Amerika’ya karşı değil de ya kime karşıdır?

Evet, FETÖ dahil bu ülkenin ne kadar düşmanı varsa hepsi de Amerika’nın kucağında değil mi?

Dışardan böylesine kuşatılmışlığımız yetmiyormuş gibi içerideki Amerikan üsleri ve NATO çerçevesinde ordumuzun Amerika karşısındaki eli kolu bağlı durumu…

İnsanımız bütün bunları gördüğü için olmalı ki yapılan anketlerde kendisine en büyük düşman olarak Amerika’yı görüyor.

Evet, hem kendisine en büyük düşman olarak Amerika’yı görüyor,

Hem de sorulduğunda gidip yerleşmek istediği ülkelerin başında Amerika geliyor.

Gençlerin önemli bir bölümünün en büyük hayali Amerika’da öğrenim görmek oluyor.

Hem Amerika’yı en büyük düşman olarak biliyor hem de Amerikan vatandaşı olmak hayallerini süslüyor.

Hem Amerika’ya kaçıp sığınan örgüt mensuplarına hamasetle veryansın ediyor, saldırıyor, hem de kendisi gittiğinde oradan boy boy pozlar veriyor, bunu kendisi için bir ayrıcalık sayıyor.

Hem Amerika’ya gitmeye de gerek yok, içerideki resmimize şöyle bir bakınız.

Hem bir numaralı Amerikan düşmanıyız hem de çarşılarımız pazarlarımız, caddelerimiz sanki Amerika şehirleri.

Ellerimizdeki çantalarımız, sırtımızda giydiklerimiz…

Hepsi bir yana da, daha önce de dile getirmiştim, camide namaz kılarken önümüzdekinin sırt yazısı, secdeye gittiğinde çorabının markası…

Diyorum ki, Allah aşkına bunlardan birinden vazgeçelim.

Ya şu kağıt üstünde kalan Amerikan Düşmanlığını bırakalım, “Görüldüğü üzere Amerika bizim en büyük dostumuzdur, bizim içimiz dışımız her şeyimiz Amerika’dır” diyelim.

Yahut da şu saydıklarımızı bırakalım.

Aksi takdirde biraz ayıp oluyor, öyle değil mi?