Rahmetli babam anlatırdı; Köyde kadın her sabah ineği çobana sürer; fakat herkes evine döndüğü halde kadın gecikirmiş, ta öğleden sonra dönermiş eve. Bu işe kızan kocası bu saatlere kadar ne yaptığını niçin geciktiğini sormuş, kadın;

“Irmağın öte yakasından da bir kadın geliyor, bana laf atıyor, ben ona söylüyorum, o bana söylüyor, bu yüzden her gün bu vakitlere kalıyorum” demiş. Adam “Yarın ben götüreceğim ineği, sen şu kadını bana iyice tarif et” demiş, sabah olunca hanımının örtüsüne bürünmüş ve ineği çobanın sürüsüne katmış daha sonra hanımının söylediği noktaya varmış, söz konusu kadın da ırmağın öte yakasına gelmiş bekliyormuş;

“Geldin mi kah.. kadın…” diye başlamış sövüp saymaya, hakaret etmeye. Örtüler içindeki bizim adam hiçbir şey söylemiyor, sadece yavaş yavaş kafasını sallıyormuş. “Konuşsana kah.., niye susuyorsun, dilini mi yuttun?” diye sesini daha da yükseltiyormuş karşıdaki kadın. Yaklaşık bir saat boyunca bağırmış, çağırmış ama bu taraftan bir çıt çıkmıyormuş. Sonunda öfkesinden çatlayan kadın kendisini kaldırıp ırmağa atmış. Adam eve dönmüş, örtüyü çıkarıp hanımına vermiş; “Al hanım, mesele tamam, kurtuldun” demiş.

En hayati olayların yaşandığı böyle bir güne espri ile başladığım için beni bağışlayın. Fakat inanın günün en önemli meselelerini bazen böyle susarak, hiç duymayarak, görmeyerek geçiştirmeye çalışıyorum ve kazanıyorum, size de tavsiye ederim. Hak ve hakikati anlamak bu kadar mı zor, her şey gün ışığı gibi ortada değil mi? Fakat birileri ısrarla ırmağın öte yakasından gelen kadın gibiler. Cevap verecek olursanız siz kaybedersiniz, hiç yorulmayın, onlar bir gün gelir kendilerini kaldırıp ırmağa atarlar.

Bunca yaştan sonra bir şeyi daha öğrenmiş bulunuyorum: Bazı insanlar bulundukları çizginin her zaman en uç noktasını tercih ediyorlar, beraber oldukları insanların en sivri dillisi oluyorlar. Daha önce beraber oldukları kişileri en çok sevip göklere çıkaranlar oradan ayrıldıktan sonra en amansız düşmanı oluyorlar. Hem şahıslar için böyle hem de görüş ve düşünceler için de böyle. Mübareklerin hiç insaflı ve orta yerde durma özellikleri yok.

Aslında bunun sebebi, yani bulundukları yeri göklere çıkarma, ayrıldıkları kişileri ve grupları yerin dibine sokmalarının sebebi, kendilerini başka bir şekilde izah etme, kendi varlıklarını başka bir şekilde ispat edecek bir meziyetlerinin olmayışındandır. Bu anlamda kendimize dikkat edelim.

Bu duygu ve düşüncelerle cumanızın mübarek olmasını temenni ediyorum.