Siyonist terör devleti ve ABD’nin sürdürdükleri bu katliamla yetinmeyerek bu ümmete karşı nükleer silah kullanıp kullanmayacakları veya kullanamayacakları konusu az da olsa ekranlarda tartışıldı. Konuşmacılar konuya kendi branşlarından yaklaştılar.
Zannedersem işin şu yönü eksik bırakıldı; karşımızdaki zalimlerin, kudurmuş katillerin haleti ruhiyeleri ihmal edildi.
Unutmayalım ki karşımızda beyaz bayrak çekip tamamen teslim olmuş bir Japonya’ya iki atom bombası fırlatan bir ABD var.
Aynı ABD, bugün atom bombası kullanmadan bile Afganistan, Irak, Suriye ve Yemen’de kaç milyon Müslümanı katletmiş, Siyonistlerle birlikte Gazze’de yapageldiklerini de hep birlikte izliyoruz.
Özellikle bugün karşımızda öyle bir ABD görüyoruz ki, meclisinde Netanyahu denilen kuduzu yetmiş iki defa ayakta alkışlıyor. Lütfen bunu es geçmeyelim.
Sanki yetmiş iki defa ayakta alkışladıkları bu adam yirmi bine yakın masum çocuğu ölümden kurtarmış, yirmi binden fazla kadın ve çaresizi tam ölecekleri zaman kahramanca kurtarıvermiş, milyonlarca insan açlık, susuzluk ve salgınla baş başa kalmışken elini uzatmış ve bütün imkânlarını seferber ederek destan yazmış. Söyleyin, ancak bunları yapan birisi bu şekilde alkışlanabilirdi.
Sözü uzatmayalım, bu zalimler hiç çekinmeden, hiç birimizin gözünün yaşına bakmadan, dünyanın kendilerine ne diyeceğine hiç aldırış etmeden atom bombası atabilir, Allah korusun bu ihtimal hiç de uzak değildir. Savaşın ilk gününde bütün uçak gemilerini ve atom yüklü denizaltılarını boş yere mi getirip boğazımıza dayadılar?
Peki, -Allah korusun- atom bombasının hedefinde kimler olabilir? Tartışmasız birinci hedef İran İslam cumhuriyetidir. Daha sonra Yemen, Lübnan gelebilir. Ve daha sonraki bir hedef de Türkiye’dir.
Öğrendiğimiz bir şey var; atom bombasına sahip olan bir ülkeye, bir devlete, atomu olmayan bir ülke asla doğrudan savaş açamaz, böyle bir şey ülkesinin yerle bir olması anlamına gelir. Lütfen hiç kimse hamasi duygulara kapılmasın.
İşte böyle bir ortamda ümmetin bütün siyasilerine ve yöneticilerine düşen görev, ümmeti bu tür felâketlerden uzak tutabilmektir, bu bir korkaklık ve teslimiyet değildir. Bunun nasıl başarılabileceği konuşulup tartışılabilir.
Unutmayalım ki Mute Savaşında Halid bin Velid (Allah ondan razı olsun) bunu yapmıştır; üç bin civarındaki İslam ordusunu zeki manevralarıyla yüz binden fazla Bizans ordusu karşısında ezilmekten kurtarmıştır.
Selam ve dua ile!