Türkleri ve Kürtleri ayrı ayrı zikretmemin sebebi, iki toplumun da her birinin aynı iğrenç kuşatma altında bulunuyor olmasındandır.
Özellikle bu ülke sınırları içinde yaşayan Türklerin de Kürtlerin de çok yoğun bir şekilde rengârenk iğrençliklerle dört bir yanından kuşatılmışlığı ya görmezden geliniyor veya hafife alınıyor.
Hâlbuki Türklerin ve Kürtlerin karşı karşıya olduğu bu kokuşmuş sapkınlıklar aile yapısını, iffet ve hayâyı, daha da önemlisi fıtratı hedef almışlardır ve bu konuda tam bir dayanışma içerisindeler.
Hem kendi aralarındaki dayanışmayı bir tarafa bırakalım, dünya emperyalizmi bu iki güruhu yani Kürtlerin ve Türklerin sapkın yapılanmalarını da bu yüzden desteklemektedir.
İşin acı yönü söz konusu bu sapkınlıklara karşı direnen muhafazakâr Türkler, Kürtlerin de aynı bela ile karşı karşıya olduğunu görmüyor. PKK ve siyasi uzantılarını değerlendirirken hamasi bir şekilde sadece vatan, millet, Sakarya deyip duruyor. Kemalizm’in Türklere yönelik seksen senede yapamadığı kokuşmuşluğu PKK ve uzantılarının çok kısa zamanda Kürtler üzerinde başardığını hiç görmüyor.
Batının barındırdığı ne kadar müptezellik varsa, LGBT’den tutun, uyuşturucunun her çeşidini, iffet ve namus duygularını sıfırlayan ne kadar akım varsa hepsini Kürt toplumuna boca eden bu yapıyı sadece şiddete indirgemek dindar Türkler adına çok acı bir kayıptır.
Unutmayalım, Kemalizm’in yegâne ürünü ve biricik meyvesi PKK’dir, geçmişte Kenan Evren’le birlikte hızlı ve seri üretime geçmiştir.
Bu arada başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere yetkililere sesleniyoruz; Kürtçe halay çeken gençlere polis otobüsünde “Ölürüm Türkiye” dinletmek, bu işe Kenan Evren’in bıraktığı yerden devam etmektir.
Bir daha tekrar edelim; hamasi ve ırki açıdan birbirlerinden ayrıştığını zanneden sapkın dünya tarafından kuşatılmış bu kesimin Türklerine ve Kürtlerine sesleniyorum;
İkiniz de laik değil misiniz?
İkiniz de LGBT’ci değil misiniz?
İkiniz de örtü düşmanı değil misiniz?
İkiniz de kokuşmuş Batı tarafından sevilmiyor musunuz?
Rabbim hepimize feraset versin!