Ağzını açan herkes, özellikle kendilerini İslami basın olarak sunan kim varsa İran’ın blöf yaptığını, bunun bir tiyatro olduğunu, Siyonist devlet ve Amerika ile anlaşmalı olarak onlara bir zarar vermeyecek şekilde füzeler fırlattığını, böylece aynı zamanda Siyonist israil’i mağdur duruma düşürdüğünü, Gazze katliamını unutturduğunu yazıp çiziyor.
7 Ekim’den bu yana hepimiz İslam âleminin sessizliğine, suskunluğuna lanet okuyorduk, utanç duyuyorduk. Avrupa başkentleri meydanlara inerken İslam ülkelerinde ve özellikle Arap dünyasında bir yaprak bile kıpırdamıyor olmasını konuşuyor ve yazıyorduk, başta Arap dünyası olmak üzere bütün yönetimleri yerden yere vuruyorduk.
Peki, İslam ülkelerinin bu halinde bir değişim oldu mu?
Gazze’nin imdadına yetişmek üzere birden galeyana gelip ayağa mı kalktılar, Siyonist terör devletine karşı hücuma mı geçtiler?
Tam aksine, sessizlikten, suskunluktan işin ihanet boyutuna geçtiler, Siyonist terör çetesi ve haydut başı Amerika ile beraber oldular, İran’ın fırlattığı füzeler henüz israil’e ulaşmadan bunlar kendi sahalarında düşürdüler, muhtemel bir savaş için hava sahalarını Siyonistlere ve ABD’ye açtıklarını ilan ettiler. İsrail’e giden gemilerin Mendep boğazından geçişini engelleyen Yemen’e alternatif olarak kendi ülkelerinden kara yolu açtılar.
Zaten bu ülkeler HAMAS’a en azından israil kadar düşmandı, ülkelerinde yasaklıydı, zindanları HAMAS ve İhvan mensuplarıyla doluydu, Sisi onları asmakla bitiremiyordu, şu anda niceleri asılmak için sıra bekliyordu.
Fakat ne olduysa başta Türkiye’nin Müslümanları birden bire ayağa kalktılar ve İran’a hücuma geçtiler. İran’ın blöf yaptığını, karşılıklı tiyatro oynadığını çokbilmiş ve pişkin bir suratla söyleyip duruyorlar.
Efendiler! O halde buyurun siz gerçeğini yapın,
“Sayın İran, israil öyle vurulmaz, aha böyle vurulur” deyin ve gösterin nasıl vurulacağını.
İnsanda birazcık utanma duygusu olması gerek; Gazze’ye bir tek mermi ve bir tek tabanca bile gönderemeyenlerin bu durumdan utanması ve başlarını önlerine eğmesi gerekmez mi?
Ülkelerinin her köşesinde Amerikan üssü ve Amerikan askerleri bulunanlar bu konuda en son konuşması gerekenler değil midir?
Efendim, İran Filistin’e, Gazze’ye kendi mezhebini yaymak için destek oluyormuş. Diyelim ki öyle. O halde buyurun biz de kendi mezhebimizi yaymak için veya daha da pekiştirmek için destek olalım, İran’dan daha ileri gidelim, Filistin’e destek nasıl olunurmuş, Siyonistlerin burnu nasıl yere sürtülürmüş İran’a gösterelim.
Lütfen bu konuda birazcık feraset sahibi olalım, hiç olmazsa Merhum Erbakan Hocamızın hatta Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın baktığı yerden bakalım.
Efendiler unutmayınız, Türkiye’nin 1639 yılından bu yana hiç değişmeyen tek sınırı İran’la olan sınırıdır, onun dışındaki bütün sınırlar daha dün oluşmuştur, üstelik bundan sonra da ne olacağı belli değildir. Ama İran’la olan sınırı ta 1639 yılında Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla çizilmiş, o günden bu yana hiç değişmemiş, hiçbir problem yaşanmamıştır.
Zaten emperyalist dünyayı çileden çıkaran da her türlü kışkırtmaya rağmen Türkiye – İran ilişkilerinin bozulmamasıdır.
Selam ve dua ile.