Üniversite hayatının herkes üzerinde güzel etkileri vardır. Aslında bu eğitim hayatının tamamı için söylenebilir fakat akılda en çok kalan ve insan üzerinde en belirgin iz bırakan son merhale üniversite hayatı olmalıdır.

Şahsen geriye dönüp baktığımızda bizim eğitim hayatımızın en önemli bölümünü Erzurum İslami İlimler fakültesindeki yıllar oluşturmaktadır. Demek ki sadece benim değil o dönemde birlikte olduğumuz bütün arkadaşlar için de böyle olmuştur ki yarım asra yakın bir zaman geçtiği halde MTTB mensupları olarak her yıl bir ilimizde buluşuyor, hasret gidermekten ziyade önemli meseleler üzerinde görüş alışverişinde bulunuyoruz.

Söylediğim gibi, benim hayatım üzerinde en kalıcı izler o dönemden kalmadır. Çünkü İslam davasını yüklenen hocalarımızın yanında bir de onlar kadar etkili olan sınıf arkadaşlarımız vardı.

Sıradan bir imam-hatip mezunu olarak vardığımız okulumuzda kendilerini önceden yetiştirmiş sınıf arkadaşlarımızı bulduk. Faruk Beşer, Bayram Ali Öztürk (Rabbim ikisine de rahmet eylesin) bunların başında geliyordu. İslami ilimler konusunda kendilerini yetiştirmiş bu kardeşlerimiz bizim için hocalardan daha önemliydi, çünkü biz onlarla her daim beraberdik.

Faruk Beşer kardeşimiz Arapça, fıkıh, tefsir ve hadis konusunda öğretim üyesi hocalarımızdan hiç de geri kalmazdı. Derste hocalarımız bir konuyu çözemediklerinde, Arapça bir ibarenin içinden çıkamadıklarında sınıftaki herkesin gözü Faruk Beşer ve Bayram Ali Öztürk’e çevrilirdi.

Elhamdülillah Rabbimizin bu nimetinin farkındaydık ve beraber olmamızın fırsatını kaçırmamaya çalışır, kendilerinden istifade ederdik.

Ayrıca Faruk Beşer, Bayram Ali Öztürk gibi fakülteye gelmeden önce biz de evli olduğumuz ve ailelerimiz de yanımızda olduğu için fazladan geliş gidişlerimiz de olurdu, üçümüz de Erzurum’da baba olmuştuk.

Söylediğim gibi fakültede çok muhterem ilim ve irfan sahibi hocalarımız vardı; Rahmetli Ruhi Özcan, İhsan Süreyya Sırma, Yusuf Ziya Kavakçı, İsmail Cerrahoğlu bunlardan bazılarıydı. Misafir olarak Muhammed Hamidullah ve Tayyip Okiç’den de istifade etmiştik.

İşte bu hocalarımızı Faruk Beşer gibi kardeşlerden dolayı daha iyi anlıyor, daha çok kadrü kıymetini biliyorduk. Böylece tahsil hayatımız çok daha güzel geçiyordu.

Mezun olduktan sonra da Faruk Beşer hocamızın yakasını bırakmadım. Müftülük yaptığım yıllarda hep onu arardım, onun görüşünü almadan kolay kolay fetva vermezdim.

Bir endişem vardı. Acaba İstanbul Faruk Beşer hocamızı tanıyor muydu, kadrü kıymetini biliyor muydu diye merak ediyordum. Elhamdülillah İstanbul onun farkındaydı, onu değerlendiriyordu. Her ne kadar doçent olduğu halde İlahiyatlar görev vermeseler de ilim dünyası Faruk Beşer hocamızdan gereği gibi istifade ediyordu. İstanbul’da büyük âlimlerin oluşturduğu her mecliste, her kurulda o da vardı. Sayısız ilahiyat öğrencisine doktora çalışmalarında öncülük etmiş, onun gözetiminde nice akademisyen yetişmiştir.

Değil Türkiye, Malezya, Suudi Arabistan da Faruk Beşer hocamızın farkındaydı. Özellikle Fıkıh usulünde aranan bir şahsiyetti.

İlminin ve irfanının yanı sıra takva sahibi, ufku çok açık, Müslümanların dertleriyle dertlenen Faruk hocamız kendisine en çok müracaat edilen birisiydi. Özellikle Müslüman bayanların konumu üzerinde en güven verici çalışmalar ortaya koymuştu.

Kadın konusunda bir yanda ekranlarda arzı endam ederek dört bir yana savrulup giden akademisyenler, bir yanda da kadını cendere içine alan ufuksuz hocaların yanında Faruk Beşer hocamız gerçekten mükemmel bir çizgi ortaya koymuş, bu konuda eserler vermiştir.

Malumunuz bu konu ülkemizin en önemli konularının başında geldiği için çokça sorulara muhatap olmuşuzdur. Faruk Beşer hocam inşallah hakkını helâl etmişti bize, çünkü vefat etmeden bir hafta öncesine kadar kendisini rahatsız etmişimdir, daha da ilginç olanı; nice hanım kardeşimize onun telefonunu vererek yönlendirmişimdir. Rabbim kendisinden razı olsun hiç birisini cevapsız bırakmamıştır.

Faruk Beşer hocamız bütün bunların yanında Kur’an-ı Kerim’e de ciddi bir vukûfiyeti vardı. En son çalışmalarından birisi de geniş ve doyurucu bir Kur’an Mealidir. Elhamdülillah basımından önce tashih etme şerefini bize de verdi. Ülkemizde yüzlerce Kur’an Meali vardı ama bir fıkıh âliminin Kur’an’a bakışı da çok önemliydi ve bunu yerine getirmiş oldu.

Faruk Beşer hocamızla son bir araya gelişlerimizde bana hep doğuyu, güney doğuyu sorar, oradaki gelişmeleri yakından öğrenirdi. Diyarbakır’da düzenlenen Kutlu Doğum etkinliklerinden birine katılmış ve gördüğü manzara karşısında çok sevinmişti. Bu arada İttihad-ı Ulemaya mensup âlimler ve Seydalar fırsat buldukça Faruk Beşer hocamızı ziyaret eder, görüşlerine önem verirlerdi.

Faruk Beşer hocamızın vefatıyla ilim dünyası gerçekten çok şey kaybetmiştir. Rabbim makamını âlî eylesin, yerini boş bırakmasın.