Gökten bomba yağmadan önce yalanlar yağmaya başlar. Çünkü yalanlar yağmadan savaşlar başlayamaz.

Önce yalan bombardımanı yapılır ki bunca insan katledildiğinde vicdanlar ayağa kalkmasın, ölenlerin ölümü hak ettikleri konusunda dünya ikna olsun; “canım onlar da ölümü hak etmişler” denilsin.

Tarih boyunca özellikle saldırgan tarafın başlatacağı savaşlar için bu yalan bombardımanı hiç eksik olmamıştır.

Aslında sadece büyük savaşlar için değil, küçük çatışmalar hatta bir tek insanı öldürmeye kast eden kişi bile önce onu öldürmekte haklı olduğuna çevresini ikna etmek için kurşun yağdırmadan önce yalan yağdırır.

Allah aşkına nasıl yoğun bir yalan bombardımanına tutulduğumuza şöyle bir bakar mısınız? İnsanın midesi bulanıyor, havsalası zorlanıyor, dişleri ağzında hamur oluyor. İşin daha da acı olanı, bu yalanlara inananların olması hatta Müslüman bildiklerimizin bu rüzgâra kapılmalarıdır.

Bu yalanları şimdi burada sıralamaya çalışsak hem sayfalar almaz hem de moraliniz bozulur, zaten izleyip duruyoruz.

Böylesine gelişmiş silahlara sahip olan Siyonistler, ABD ve Avrupa ülkeleri ona paralel olarak yalan üretme ve yayma gücüne de sahipler. Yani gelişmişliklerini her sahada icra etmektedirler.

Evet, yalanların bir süre sonra çürüme, hakikatlerin bir süre sonra ortaya çıkma huyları vardır ama o zamana kadar zalimler yapacaklarını yapmış ve hedeflerine ulaşmış olacaklar.

Ama bir şey daha var; eğer savaşın yönü değişir, savaş saldırganların aleyhine dönerse o zaman söz konusu bu yalanlar orta yerde sırıtıp kalır ve ortaya atanların kendisini vurur.

Yani Müslümanlar olarak cephelerdeki savaşımızın dışında üzerimize sağanak halinde yağdırılan bu yalanları da def etme yükümlülüğümüz var. Sizin de bildiğiniz gibi insanları bu anlamda ikna etmek hiç de kolay olmuyor.

Bizim bu konudaki yegâne güvencemiz Müslümanın ferasetidir.

Allah yardımcımız olsun.