İnsanımızın neredeyse tamamına yakını Pazar günü ne olacak, Pazartesi sabahına nasıl uyanacağız düşüncesine kilitlenmiş durumda. Anlaşılan o ki, çoğu insan için şu iki gün bir türlü geçmek bilmiyor.

Komşumuz Yunanistan’da seçime katılma oranının yüzde ellide kalması, anlı şanlı diğer Avrupa ülkelerinde de benzer durumların olması, “acaba biz gereğinden fazla mı politize oluyoruz” sorusunu akla getirmektedir.

Gerçi birileri Avrupa’daki katılımın az olmasını sistemlerin oturmuş olmasına, kim gelirse gelsin fazla bir değişimin olmayacağını gösterdiğini söylerken bazılarımız da Türkiye’de böylesine yüksek katılımın olması demokrasinin ulaştığı zirveyi gösteriyor kanaatindeler.

Bu arada başta Mısır olmak üzere birçok İslam ülkesinde seçime katılımın yüzde on birlere düştüğünü nasıl izah ediyorlar bilemiyoruz.

Neyse, biz yazımızın başlığına dönelim, bu konuda birkaç kelam etmek istiyorum.

Yarını bilememek, yarını görememek aslında çok müthiş bir şeydir. Sadece meraklı vakit geçirmiş olmak için değil.

Yarın nelerin olup biteceğini bilememek bize haddimizi bildiriyor, acziyetimizi hatırlatıyor, kim olduğumuzu gösteriyor. Peki, bize yakışan da bu değil midir?

Biz, bize düşeni yapmışsak yarını beklerken içimiz rahatsa sonuç ne olursa olsun, bunu bu şekilde okumak ne güzel bir şeydir!

Yarın ne olacağını bilme iddiasındaki akıl danelerin şapşallığı da elhamdülillah bizlere ayrı bir sevinç konusu oluyor.

Her şeyi en ince detayına kadar bilen Alîm ve Habîr olan Allah (cc) karşısında bir hiç olduğumuzu görmek, bilmek, kabullenip itiraf etmek ne yüce bir erdemdir?

O halde yarın nelerin olacağını bilmemek bizim için bir sıkıntı değil bizde olması gereken bir huzur ve mutluluktur, bunu böyle bilelim.

Bize düşen Rabbimizden hep hayır ve güzellik istemek, şer zannettiğimiz şeylerin de hayra dönüşmesini istemektir.

Bu duygu ve düşüncelerle Cumanız ve ardından gelecek günler hepimize mübarek olsun!