Dikkat etmişseniz namaz esnasında imamın boğazı tıkandığında veya sesi bozulduğunda arkadan cemaatten bazıları öksürür. Yani öksürerek kendi boğazını temizlediğinde imamın da boğazının temizleneceğini ve sesinin açılacağını zanneder.

Aslında günlük hayatın birçok yerinde vuku bulur böyle şeyler, biz kendi dünyamızdan örnek verdik.

Rahmetli babam anlatır; Erciyes’in eteklerinden atlarla eşeklerle ekin veya keven yükleyip getirirken hayvanların yükleri bir tarafa ağmanlar, kayardı. Biz de arkalarından gelirken sanki hayvanın yükünü düzeltebilecekmişiz gibi kendimizi sıkarak aksi yöne kasılarak eğilirdik.

Günlük siyasette de  aynı pozisyonları yaşıyoruz ve farkında olmadan sanki boğazımızda yarım kaşmış öksürüğümüzü temizlemeye çalışıyoruz.

Neden? Çünkü dinlemekte olduğumuz kişi yanlış bir şeyler söylemiş ve biz de onu kabullenememişizdir.

Hem de bunu özellikle sevdiğimiz, desteklediğimiz kişilere yaparız;

“Olmadı bu, işte bunu demeyecektin, bunu bu şekilde demeyecektin..” anlamında boğazımızı temizleriz.

Genellikle ikna edici olmayan sözleri ve konuşmaları dinlerken boğazımızı temizleriz.

Bazen sesin tonunu, bazen vurguyu kabullenmediğimiz için “öhö öhö” deriz. Gerginlik ruhumuzu incitir.

Açık konuşalım, bu anlamda siyasetin seviyesinden hoşlanmıyorum.

Keşke siyasilerin samimi uyarıcıları olsa, onlara yalama yapan ve bıkkınlık getiren bir takım ifadeleri terk etmelerini söyleseler.

Allah için insanımıza da acıyın biraz, durmadan öhö demek zorunda bırakmayın. Mademki şu günlerde hep siz konuşacaksınız, bizler de sizi dinlemek durumundayız

İyi düşündüğümüzde mesele varıp dağarcığımızın kapasitesine dayanıyor.

Daha da açıkçası kendimizi yenilemeye, yani okuyup geliştirmeye dayanıyor.

Bunu yapmadığımız zaman da eski bildiklerimizi tekrarlayıp  durmaya mahkum oluyoruz.