Önce “evden çıkma ölürsün” dönemini yaşadık. Çünkü salgın sebebiyle dışarıda ölüm kol geziyordu,
Hiç kimse söz konusu bu dönemin artık tam olarak bittiğini söylemesin, Allah korusun yeni salgınlar yaşamak hiç de ihtimal dışı değil.
“Eve girme ölürsün!” tehdidi şu an en ciddi şekilde yaşanmakta, bundan sonra da yaşanmaya devam edecek. Hem sadece deprem bölgesinde ve hasarlı binalar değil söz konusu olan, ülke genelinde ve özellikle fay hattında bulunan milyonlarca kişi “eve girme ölürsün” tehdidiyle yaşamakta, insanımız artık her gün girdiği eve bir başka gözle bakmaktadır.
İşte budur evlerimiz. Sahip olmak için yıllarımızı verdiğimiz evlerimiz. Bir başka tabirle, dünya denilen bu yerde hissemize düşen kısım. Ev ve ölüm belki hiç bu kadar birlikte anılmamıştır.
İnsan olarak biz zavallı, aciz bir varlık oluşumuzu sadece evlerimizle görmedik, soğuk ve karla da öğrendik. Kar yağmazsa, yağmur yağmazsa işimiz kötüydü, hepimiz canı gönülden kar istedik, bitkilerimiz için, hayvanlarımız için, barajlarımız için yağmur istedik.
Fakat bize hayat vereceğine inandığımız soğuk ve kar bu defa ölümümüze de sebep oluyordu, depremle birlikte dışarıya dökülenlerimiz soğuktan mahvolma durumuyla karşı karşıyaydı.
Evlerimiz gibi, önce bizi ölümden koruyordu, sonra aynı evler bizi öldürüyordu. Kar ve soğuk da aynı şeyi yapıyordu, "hiç olmasa şu deprem esnasında kar ve soğuk olmasa” diye temenni edip durduk.
Yani yaşamamıza sebep olan şeyler aynı zamanda ölümümüze de sebep olabiliyor.
Su da öyle değil mi? Su olmadan hayat olmadığı gibi aynı su bizi boğarak ölümümüze vesile olmaktadır.
Çokça duyduğunuz şu gemi ve deniz misali de öyle değil mi? Gemi için su lazım, hatta bizzat su için gemiler yapılır, suyun üzerinde yüzerek yol alır. Böyleyken gemi dese ki; “ben bu suyu çok seviyorum, şuradan bir delik açıp içime de almak istiyorum” dediği an aynı su bu defa batırır.
Yani su geminin altında lazımdır, içinde değil.
Aslında ulema bu örneği dünya sevgisini izah ederken verir.
Ben sözü bir insan olarak ne kadar zavallı, ne kadar aciz ve basit olduğumuza getirmek istiyorum. Aynı şeyler hayatımızı sürdürmemize vesile olduğu gibi yine aynı şeyler bizim ölümümüze de vesile oluyor, uzaklardan başka başka şeyler aramaya gerek yok.