Aslında tarih boyunca hep böyle olmuştur ama özellikle günümüz dünyasında İblis ve ordularının yegâne sermayesi terbiyesizliktir.
“O (şeytan) size hep fuhşiyatı ve kötülüğü emreder”, onun en bariz vasfıdır.
Sövmeden, küfretmeden mizah yapamıyor, ağzıyla yetişemediği yerlere el kol hareketiyle takviye yapıyor. İzleyenler gülmek için adamın ağzından iğrenç kelimelerin dökülmesini bekliyor, belki öyle bir seyirci yok da bu gülme işini efektle yapıyorlar.
Ahlaksız bölümlerin olmadığı hiç bir romanı olmayan adama bunun sebebini soruyorlar;
“Günah bizim yegâne sermayemizdir” diyor.
Romanları, senaryoları böyle olunca onların sahneye aktarılmış şekilleri olan filim ve diziler daha da kokuşmuş şekle dönüşüyor.
Batılı tasvir etmek, kötülükleri bir daha dile getirip anlatmak elbette bizim prensibimiz değildir. Şunu söylemek istiyoruz; Söz konusu sahneler yanlışlıkla konmuş, çıkarılsa da olan istisnai kısımlar değil, o filmin, o dizinin, o romanın asıl ta kendisidir, çıkarıldığı zaman onlara göre geriye hiç bir şey kalmaz.
İşin bir başka acı yönü de, okuyucuya, izleyiciye sanat ve seviye arayışını unutturuyor. Yani mesele sadece ahlaksızlığa sürüklemekle kalmıyor, seviyesizliğe, kalitesizliğe mahkum ediyor.
Sadece kitaplar ve ekranlar değil sokaklar, caddeler ve meydanlar da seviyesizlerin kendilerini sergilediği fuar alanlarına dönüşüyor.
Haramdan, günahtan ve rezaletten başka bir şeyin sergilenmediği gibi söz konusu alanlarda da seviyesiz insanlar arzı endam ediyor.
Ekranların, kitapların tek sermayesi bu rezaletler olduğu gibi insanlar da onların temsilcileri olarak kendilerini sunuyorlar.
İşte böylesi bir dünyada Müslümanca bir hayatı benimseyenlerin bütün alanlarda görünmesi çok önemli bir yere sahiptir.
Elbette sadece göze hitap etmesi değil, sergileyecekleri hayat tarzıyla görünmeleri ve bilinmeleri önemlidir.