Şunu bir tarafa kaydediniz; Türkiye’yi bitirecek ve tarih sahnesinden silecek olan şey ne bölünmedir ne de bir mağlubiyettir. En kötü ihtimal biraz daha küçülmüş bir şekilde varlığını sürdürür ve yoluna bu şekilde devam eder. Nitekim milyonlarca kilometre kare toprağını kaybettiği ve sayısız toplumların ayrılmasına rağmen bugün yoluna devam ettiği gibi.

Unutmayalım, Türkiye’yi bitirecek ve hatta tarihten silecek olan şey hayâsızlıktır, edepsizliktir, iffetsizliktir.

Ahlaksızlığın, iffetsizliğin, hayâsızlığın bir çizgisi vardır, Türkiye toplum olarak varıp o çizgiye dayandığında tükenmiş, bitmiş olacaktır.

Hani devlet yetkililerinin dillerinden düşürmediği ve her zaman için endişesini taşıdığı bir bekâ meselesi var ya, yani yıkılıp gitme, yok olma endişesi, işte bu endişenin yanlış yerlere bağlandığını düşünüyoruz.

Söylediğimiz gibi ne bölünme, ne parçalanma ne de topraklarının bir kısmının işgale uğramasıyla Türkiye tamamen yok olup gitmez.

Elbette bu da kötü bir şeydir ama yokluk değildir.

Fakat kozmopolit bir Türkiye, iffetsiz ve hayâsız bir Türkiye, ar damarları çatlamış bir Türkiye, yüz kızarıklığını kaybetmiş bir Türkiye, nikâhsız bir Türkiye, ailesiz bir Türkiye, sarhoş bir Türkiye yok olmuş bir Türkiye’dir.

Tamam, söz konusu böyle bir Türkiye’nin insanları katliama uğramamış, yaşantılarını sürdürüyor olabilirler. Hatta bugünkünden daha müreffeh bir hayat yaşıyor olabilirler.

Fakat onlar artık bitmişlerdir, tükenmişler ve tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Olsa olsa bir Moldova gibidir, bir Bulgaristan gibidirler, bir Macaristan gibidirler.

Çünkü İffetsizliğin anlamı, hayâsızlığın anlamı İslamsızlıktır. İslamsızlık ise koskoca bir hiçliktir.

Demek ki Türkiye için biricik beka meselesi iffetsizliktir, hayâsızlıktır, özellikle devlet bunu böyle bilmelidir.