İçinden geçmekte olduğumuz şu sıkıntılı günlere, hatta aylara hepimiz muhatabız, hepimiz şahitlik etmekteyiz. Korkarım bu günler bu aylar belki yıllara dönüşecek.

Tamam, hepimiz etkileniyoruz bu savaştan, bu salgından, iklim krizinden, bunda şüphe yok, hepimizi vuruyor bu kasırga. Yapabileceklerimiz de sınırlı, bir noktadan sonra bizi aşıyor, gelin aczimizi itiraf etmekten çekinmeyelim. Sizi bilmem ama ben bu zor günlerin epeyce süreceği kanaatindeyim. Siyasilerin güçlerinin çok üzerinde olan ciddi bir sınavla karşı karşıya olduğumuza, bildiğimiz iktidar değişimleriyle hiçbir şey yapılamayacağına inanıyorum.

Fakat bir şeyi asla kabullenemiyorum, hepimizi aynı şiddetle vurmuyor bu kasırga. Bireyler için böyle olduğu gibi ülkeler için de bu kasırganın etkisinin aynı olmadığını hepimiz görüyoruz ve biliyoruz.

Bugün dünya genelinde başta enerjiden kaynaklanan bir sıkıntı yaşanıyor olsa bile toplumların, ülkelerin gerçek sıkıntıları açlık değil lüks yaşantılarını kaybetme kaygısıdır. Konforlarından bir şey kaybetme endişesiyle aralarında savaşların olduğuna inanıyorum.

Başta Batı dünyası olmak üzere bu devletler yıllar yılı alışa geldikleri hayat standartlarının geriye gitmemesinin mücadelesini vermektedirler.

Bizim ülkemizin insanının taşıdığı endişe ve tedirginlik de başka bir şey için değil, lüks ve konforlarından bir şeylerin eksilmesi korkusundandır. Mülteci düşmanlığının altında da bu tedirginlik vardır.

Ne Ukrayna-Rus savaşı ne salgın belası ne mülteci meselesi bu ülke insanını asla açlık ve kıtlıkla burun buruna getirmemiştir. Hele batı dünyası için böyle bir tehlike asla söz konusu değildir.

Olsa olsa keyiflerinden birazcık eksilme olabilir, göbeklerinin ve boyunlarının kalınlıklarında birazcık eksilme olabilir, otomobillerini her yıl değil de iki üç yılda bir yenileyebilirler, kuaför bütçelerinde birazcık kısıtlama söz konusu olabilir, hepsi bu kadar.

Olaya buradan baktığımızda insanlığın hiç de acınacak bir durumunu görmüyorum. Sadece Batı dünyasını değil, bu ülke insanını da aynı şekilde görüyorum.

Lütfen önce şu lüks ve konforunuza bir son verin, ondan sonra görüşelim.

Bana katılmayabilirsiniz ama eğer şu belalar bizim lüks ve konforlu bir hayat yaşamamızı sorgulamaya, başkalarını düşünmeye vesile oluyorsa varsın devam etsin. Yok eğer bizi hiç etkilemiyorsa layık olduğumuz bir bela olarak bırakın yine devam etsin.