NATO’nun kuruluş gayesi tam olarak bu olmayabilir. Fakat bugün gelip dayandığı son nokta yeryüzünü şeytani anlamda kuşatmaktır. Özellikle Türkiye şu an NATO’nun tam da bu şeytani yüzüyle karşı karşıyadır.

 

Bilmiyorum, şeytan var olduğu günden bu yana NATO gibi güçlü devletlerden oluşmuş böylesi dev bir gücü emrine almış mıdır?

Başta batı olmak üzere dünyanın en önemli ülkelerinden oluşan bu güç belki dün Komünist Sovyet ve Çin yayılmacılığına karşı kurulmuş olsa da bugün doğudan gelecek bu tehlikelerin yanı sıra başta insanı insan yapan ve fıtratından gelen bütün değerlere de savaş ilan etmiş durumdadır.

“NATO bugün nasıl bir Türkiye istiyor” sorusuna cevap vermeye çalıştığınızda onun bu gerçek yüzünü net ve berrak bir şekilde göreceksiniz.

 

Unutmayalım, NATO bugün sadece küçülmüş, kabuğuna çekilmiş, Anadolu’ya sıkışmış bir Türkiye istemekle yetinmiyor.

Karabağ’ı Ermenistan’a bırakmış, Türkî cumhuriyetlerle bağlantılarını kesmiş,

Libya’dan, Somali’den, Sudan ve Afrika kıtasından uzak durmuş bir Türkiye, NATO’yu tatmin etmiyor.

Akdeniz ve Ege kıyılarında sadece oltayla balık tutabilen, bütün sismik araştırmalardan vaz geçmiş bir Türkiye ile fifty fifty olmaya razı bir NATO yoktur karşımızda.

Yani NATO bütün bunlarla birlikte ahlaksız bir Türkiye istiyor, aile kurumu yıkılmış bir Türkiye istiyor. Her türlü sapkınlığın kurumsallaştığı bir Türkiye istiyor.

PKK ve benzer Kürt örgütlerini de böyle oldukları için destekliyor. Söyler misiniz, söz konusu bu örgütler İslami bir düşünceyle, Müslümanca bir kimlikle ortaya çıkmış olsalardı bugün yaptığı gibi binlerce tır silahı onların ellerine mi verirdi yoksa tepelerine mi yağdırırdı?

 

Söylediğimiz gibi bugün Şeytanın emrine girmiş bir NATO söz konusudur.

NATO’nun Şeytani Kuşatmasının kokuşmuşluğu, çürümüşlüğü, ahlaki yozlaşmayı merkeze almasından biz şunu da anlamalıyız ki, bu belanın basit bir salgın, insanların heva ve hevesleriyle birlikte seyretmediğini, zannedildiğinden çok daha güçlü, örgütlü, devletli hatta devletlerin bir araya gelmesiyle yürüdüğünü görüyoruz.

 

Coğrafyamız bu şeytani kuşatmayı kırabilecek mi?

Düşmanımızı abartmak, tehlikeyi olduğundan büyük göstermek iyi bir şey olmadığı gibi küçük görmek de daha büyük bir tehlikedir.

Her ne kadar yaşadığımız ülkeyi göz önüne alarak bunları söylesem de bütün bir İslam Coğrafyası hatta bütün bir mazlumların coğrafyası, NATO denilen bu şeytani kuşatmayla karşı karşıyadır.

 

Şimdi NATO içerisinde ne kadar gücümüzün olduğuna, gerçekten bir veto hakkımızın olup olmadığına, Finlandiya ve İsveç’in girişini ne derece engelleyebileceğimize velev ki engelleyebilsek bile asıl gövdenin şeytani kuşatmasını kırıp kıramayacağımıza göre konuşalım ve karar verelim.

 

 Rabbim yardımcımız olsun.