Bugün insanlık âlemini yakıp kavuran iki büyük ateştir doymayan göz ve kızarmayan yüz.
Zannedilmesin ki bu iki ateş sadece bireyleri yakar. Toplumları ve milletleri de mahveden, canavarlaştıran, birbirine düşüren iki büyük tümördür bunlar.
Önce şu açgözlülüğü açlıktan bir ayıralım çünkü birbirleriyle hiç alakası yoktur, ikisi çok ayrı ayrı şeylerdir.
Açlık kolayca tespit edilebilen ve karar verildiği an halledilebilecek bir şeydir.
İster kendi açlığımız olsun ister bizim dışımızdaki birilerinin açlığı olsun, eğer farkına varmışsak, haberdar olmuşsak giderilmesi kolaydır.
Mide dediğin şey nedir ki, şunun şurası bir litre yiyecek ve içecekle doluverir vesselam.
Belki kitlesel açlıklar ve kıtlıklar problem olabilir. Ama onu halletmek de imkansız değildir, yeter ki insanlar istesin, el atsın.
Ama “Doymayan göz” öyle midir? Kapsam alanına giren, görüş ufku içerisinde ne varsa hepsini verseniz dolduramazsınız, doyuramazsınız.
Bugün yeryüzünde meydana gelen savaşlar insanların midelerini doldurmak için verdikleri bir savaş değil, bir türlü doyuramadıkları gözleri için verdikleri savaştır. Hangi boyutta olursa olsun bu böyledir.
Gözü doyurabilmek kolay bir şey olmamalı ki Allah’ın Rasûlü (s.a.v); “Allah’ım, doymayan gözden kızarmayan yüzden sana sığınırım!” buyurmuştur.
Evet, insanlık âlemini yakıp kavuran bir bela da “Kızarmayan Yüz”dür. Bilmiyorum, tarihin hangi döneminde acaba bugünkü kadar insanlığın ar damarı çatlamış, hayâ perdeleri yırtılmıştır? Bunun bir bedelinin olmayacağını düşünenler çok fena yanılmaktadırlar, hem de ahiretten önce bu dünyada ödenecek bir bedel.
Bu iki beladan bireysel gayret ve çabalarla kurtulabileceğimizi zannediyorsak yanılıyoruz. Çünkü “Kızarmayan Yüz” ve “Doymayan Göz” bugün devletleri yanına almış hatta bizzat kendileri devletleşmiş durumdadır.
Doymayan Göz bugün bütün devletlerin “büyüme” başlığı altında resmi politikası haline geldiği gibi Kızarmayan Yüz de sanat ve estetik başlığı altında devletlerin himayesiyle yürütülmektedir.
Yani insanlığın karşı karşıya olduğu bu yangın felâketi hafife alınacak bir şey değildir.
Unutmayalım ki ancak Allah Teala ile beraber olabilen fertler, milletler ve özellikle devletler bu yangından kendilerini kurtarabileceklerdir.