Her yıl ramazandan kalan güzel hatıralarımız olması gerektiğine dair yazılar yazarım, bu anlamda başkalarının yazdıklarını okurum.

Ramazan gelirken sanki kirlenen yeryüzüne öyle seslenir; ben geliyorum, yok mu kirlerinden arınmak isteyen der.

Elhamdülillah nice insanımızın arındığına bizzat şahitlik ederiz.

Bununla birlikte Rahman olan Allah’ın rahmet çağlayanından bir damla nasibi olmayan zavallılara da üzülmekten başka bir şey gelmez elimizden. Bu gibilerden bahsederken; “Koskoca Ramazan ayı geldi geçti de bir defacık olsun...” diye bahsederiz.

Unutmayalım ki oruç gibi bayramların da üzerimizde küçümsenmeyecek bir gücü bir misyonu vardır. Özellikle Müslümanların birbirleriyle kucaklaşmaları, kırgınlıkların giderilmesi, küslerin barışması Rabbimizin yeryüzünde görmek istediği sahnelerdir.

Birkaç günden beri toplumdaki gerginliklerden, ırkçılık damarlarının kabarmasıyla açığa çıkan düşmanlıklardan söz ediyoruz.

Ramazan ve orucun tornasından tam olarak geçmeyen bu insanlar hiç olmazsa bayramdan bir nasip almış olsalardı diyorum.

Bayramın bile barıştıramadığı bu insanlar acaba nasıl bir kalp taşıyorlar. Özellikle yakın akraba dairesinde küslüklerini sürdüren bu insanlar nasıl bir kuraklığa müptela olmuşlar diyorum.

Nedir bizi birbirimizle kucaklaştırmayan şey? Samimi olarak birazcık irdelediğimizde bizleri kucaklaştırmayan şeyin dünya malı, dünya muhabbeti olduğunu göreceğiz. Zaten bundan dolayı mahkeme kapılarında değil miyiz? Bu ülkede hangi dava miras davalarından daha çoktur?

İkinci sırada ise kahrolası kibrimiz ve gururumuz gelmekte. “Haydi gidelim de barışalım diye ellerinden tuttuğumuz nice kardeşimizin önüne kibrinin dikildiğine şahit oluyoruz.

Birbirleriyle küs olanlar sıradan kişiler değil de İslam Davasının elemanlarıysa bu iş bireysel bir günah olmaktan çıkıp ümmete zarar vermektedir.

Kucaklaşmak için lütfen Kurban Bayramı’nı beklemeyin, bilmem kavuşuruz bilmem kavuşamayız.

Yasakların sona erdiği şu günleri bu anlamda en iyi değerlendirmesi gereken bizler olmalıyız.