Felaket tellallığı yapmıyorum, yapanlardan da hiç hoşlanmıyorum, yazdıklarına ve söylediklerine hiç dönüp bakmıyorum, aynı şekilde komplo teorilerine de hiç itibar etmedim.
İnsanların gelecekle ilgili ümitlerini de hiçbir zaman kırmadım.
Gelecekten haber vermek, kehanette bulunmak zaten bizim kitabımızda hiç yazmaz.
Peki, o halde çok zor günler ne demek oluyor?
Pandemili günler çoktandır yaşamadığımız zor günlerdi, iki yılı geride bıraktık. Bu zor günlerin sonuna doğru tünelin ucunda bir ışık beklerken kuzeyimizdeki bu savaş patlak verdi.
Bu kirli savaşa fiilen katılmamayı başarsak bile en çok etkilenecek ülkelerden biri durumundayız.
Kaldı ki bu savaşın ne tarafa doğru evirileceği, görünenlerin dışında kimleri yakacağı da belli değil.
Şimdilik bize düşen Rabbimizden akıbetin hayır olmasını dilemekten ibarettir.
Zor zamanlarda birilerinin söylemesine gerek duymadan insanoğlunun fıtri olarak yapageldiği şey, kendisini ve yakınlarını korumak, hayatını idame ettirmek, bunun için de sığınak ve yiyecek tedarik etmektir.
Birileri yadırgayabilir ama bizim zor zamanlardaki önceliklerimiz daha başka şeylerdir.
Hani hadis külliyatında Peygamber Aleyhisselam ashabına Deccalden haber verir, onlar Deccalin yeryüzünde ne kadar kalacağını sorduklarında; Kırk gün kalacağını, ilk bir gününün bir yıl kadar, ikinci gününün bir ay kadar, üçüncü gününün bir hafta kadar, sonraki günlerinin de sizin günleriniz gibi geçeceğini söyler. Sahabenin aklına gelen ilk soruya bakınız; “Peki ya Rasûlallah, o zaman bizim namazlarımız ne olacak, beş vakit yetecek mi o uzun zaman için deyince Efendimiz yetmeyeceğini, vakitleri normal günler gibi takdir ederek her vakitte namazların kılınacağını söyler.
Bizim zor zamanlardaki birinci önceliğimiz Müslümanca yaşamak, yaşayabilmektir. Elhamdülillah bizim bütün telaşımız, tedirginliğimiz bu olmuştur, bu olmalıdır.
Ben nice annelerimizin, kadınlarımızın “Allah korusun, bir deprem olursa, bir yangın olursa evimizden dışarı fırladığımızda halimiz nice olur” diye elbiseleriyle yatıp uyuduklarına şahit olmuşumdur.
Evet, zor zamanlarda Müslümanca yaşamak.
En basitinden söyleyelim; uzun yola çıkarken aklımıza getirdiğimiz ilk şey abdestimiz ve namazımız olmalı değil mi?
Hem insanlık alemi olarak, hem Müslümanlar olarak bunca rahat günlerden, bunca rahat yıllardan sonra bunun hep böyle gitmeyeceğini, zor günlerin de geleceğini hesap etmeliyiz.
Allah Teala hiç kimseye ömür boyu süt liman, güllük gülistanlık bir hayat yaşatacak diye bir taahhütte bulunmamıştır, zor günler de bizim içindir, O’nun takdirine kim itiraz edebilir?