Adalet bakanlığındaki görev değişikliği sebebiyle yapılan yorumların çok basit bir seviyeden öteye geçmemesi aslında ağlanacak bir halde olduğumuzun göstergesidir.

Mesele varıp devlet içindeki güç odaklarından kimlerin kaybettiği, kimlerin güç kazandığı noktasında kilitlenip kalmış durumda.

Yok efendim, gizliden gizliye süren bu mücadeleyi Süleyman Soylu ve ekibi kazanmış, Berat Albayrak ve Sabah gurubu galip çıkmış bu işten. Bu arada Andımız meselesinden dolayı Bekir Bozdağ’ın yeniden Adalet bakanlığına gelmesine Bahçeli ne dermiş, ittifak zedelenir miymiş...

Allah aşkına, Abdülhamit Gül’ün gitmesi ve Bekir Bozdağ’ın gelmesiyle “Hah, işte şimdi göreceksiniz adalet neymiş, nasıl işlermiş, müjdeler olsun mazlumlar, gözünüz aydın!” diyen birilerini, duydunuz mu hiç?

En azından görevi bırakan (veya bıraktırılan)Abdülhamit Gül orada kaldığında bu anlamda azıcık da olsa ümit besleyenler vardı.

Kim ne düşünürse düşünsün, ister dile getirilsin veya getirilmesin, Türkiye’nin adaletten daha önemli bir meselesi yoktur. Hiç bir problem adaletten daha öncelikli değildir. Ne İstanbul’un karı ne doların yükselişi ne enflasyon ne etrafımızdaki savaş tamtamları ne de yaklaşmakta olan seçimler.

Biliyoruz, Türkiye’de adaleti yerine getirecek olan elbette tek başına adalet bakanları değildir. Hele hele gelip gitmeleri bir kişinin iki dudağı arasındaysa.

Ama yine de işe oradan başlanacak, adalet bakanları bu anlamda bir ümit olacak, bir yol açacak.

Adalet denilince akla ilk gelecek olan şey, insanımızın korunması, özellikle insanımızın devlete karşı, rejime karşı korunması, haklarına sahip çıkılmasıdır.

Söz konusu bu değişiklikle var mı ümitlenen birileri?

Fakat Bekir Bozdağ’ın adalet bakanı olmasıyla birlikte rejime bir halel gelecek diye korkup endişe edenler artık iyice müsterih olabilir, rahat nefes alabilirler.