Bu uyarı, bu hatırlatma zannedersem hiç birimizin yabancısı değildir. Ezanın haricinde bir birimizi fazladan, ikinci bir uyarışımızdır bu.

Müslümanlar olarak bir arada bulunmanın en büyük avantajıdır bu ve benzer uyarılar. Unutmuşsak bile içimizden birinin sofrada besmele çekmesiyle otomatik olarak hepimiz çekeriz. Bir gıybete dalmışsak elhamdülillah içimizden birinin uyarısıyla kesiveririz o anda.

“Arkadaşlar, namaz geçiyor, önce namazımızı bir kılalım, sonra devam ederiz” uyarısı da bizler için oldukça hayatidir.

Şöyle bir geriye dönüp baktım, bu güne kadar en çok kullandığım cümlenin bu olduğunu fark ettim.

Evet, koskoca bir ömür içerisinde birlikte olduğum insanların benden en çok duydukları söz galiba bu olmuştur.

Bu uyarıyı, bu hatırlatmayı yapan sadece ben değilim, elbette bize de bu uyarıyı yapan nice kardeşlerimiz, özellikle büyüklerimiz olmuştur.

Bilmiyorum fark ediyor musunuz, bu uyarıyı yapmanın kolay olduğunu zannedenler varsa hiç de öyle olmadığını belirtmek isterim. Özellikle küçüklerin ve gençlerin gözünde imajınız değişiyor;

“Başka bildiği bir şey yok, durmadan; namazınız geçiyor, neredeyse ikindi ezanı okunacak, güneş batmak üzere...”

Acaba kendimizden usandırıyor muyuz bu insanları, acaba bir daha söylemesek mi diye düşündüğümüz oluyor.

Asla, olacak şey mi, namaz vakti geçtiği halde birlikte olduğun Müslümanlara bunu nasıl hatırlatmazsınız, imanla bağdaşır mı bu?

Buradan bir başka şeye geçmek istiyorum. Öğleyi geciktirenleri “neredeyse ikindi vakti girecek” diye uyarıyoruz ya ve her bir vakit için söyleriz bunu; iyi düşünürsek Müslümanın vakte hakim olmasıdır bu. Vakti adeta günde beş defa durdurmasıdır bu. Hem sadece durdurması değil aynı zamanda bu vakitler arasında neler yapabileceğini görmesi ve bir plana koymasıdır bu.

Müslüman gününü beşe bölerek en verimli şekilde değerlendireceği gibi başkalarıyla olan ilişkisini de namaz öncesi veya sonrası diye sembolleştirir; “İkindiden sonra buluşalım, öğleyin filan camideyim, sabah namazından sonra seninle ders yapalım...”

Söyleyin Allah aşkına, durum bu iken namaz nasıl geciktirilebilir, “aman ha namaz vakti geçiyor” diyen biri nasıl kınanabilir?

Olaya bir başka noktadan bakalım: Borçların taksitlendirilmesinden konuşuyorlardı, “Taksitlendirdim ama ikinci taksit günü geldi, ben daha birincisini ödemedim” dedi. İster istemez üzüldüm.

Hey arkadaşlar, neredeyse güneş batmak üzere, daha ikindiyi kılmamışsınız!