İmanı bu şekilde yaşanan hayatın içinden bir örnekle tarif etmeyi şahsen en kolay ve kestirme yol olarak görüyorum.

İyi düşünelim, birisi için “ben bu adama inanıyorum” dediğimizde çok şey demiş oluyoruz. Yani ben bu adamın söylediklerine, verdiği habere inanıyorum demek istiyoruz. Ve daha da önemlisi; “ben bu adama güveniyorum” demek istiyoruz.

Yoksa, “şu anda karşımda 1.70 boylarında 70 kg ağırlığında, esmer bir insan durduğuna inanıyorum” anlamında söylemeyiz, böyle bir ifade gramer kurallarına aykırıdır. “Görüyorum, bakıyorum, dinliyorum, dokunuyorum deriz. İnanmak kelimesini beş duyu ile algıladığımız şeyler için kullanmayız, kullanamayız.

“Ben bu adama inanıyorum” derken bizim için gayb olan yönünü kast ediyoruz.

Unutmayalım ki zaten iman gaybadır, biz gayba iman ederiz; Rabbimiz müminleri, müttakileri tarif ederken birinci özellik olarak “Onlar gayba iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler” (2/3)

“Hz. Muhammed Aleyhisselam’a inanıyoruz” derken gayba iman ettiğimizi ifade ediyoruz.

Yoksa, “571 yılında Mekke’de dünyaya geldiğine, 632 yılında Medine’de vefat ettiğine, babasının adının Abdullah, annesinin adının Amine olduğuna inanıyorum” demek istemiyoruz. Böyle olduğuna bütün kâfirler de inanıyorlar.

Biz söz konusu Zat’ın söylediklerine, haber verdiklerine, uyardığı ve müjdelediği şeylerin gerçek olduğuna, kısacası söylediği gibi kendisinin Allah’ın Rasûlü olduğuna inanıyoruz. Halbuki biz onun haber verdiği hiç bir şeyi duyularımızla idrak edemiyoruz. Ne Allah Teala’yı görebiliyoruz, ne Cebrail’i görebiliyoruz, ne cenneti, ne cehennemi hiç bir şeyi göremiyoruz, duyamıyoruz, dokunamıyoruz. Çünkü iman gaybadır.

Evet, biz bu İnsan’a inanıyoruz ve bundan dolayı mümin adını alıyoruz.

Ve bu ismi almakla sadece inanan kişi olmakla kalmıyoruz, “inanılan kişi” oluyoruz. Çünkü mümin demek inanılan, güvenilen, kendisinden emin olunan, insanların çekinmeden her şeylerini teslim edebileceği kişi demektir.

Bizim için birilerinin “ben bu adama inanıyorum” demesinden daha büyük bir makam düşünebiliyor musunuz? Bugün hasretini çekmemiz, bir an önce ulaşmak için çırpınmamız gereken biricik hedef bu olmalı değil midir; inanılan ve güvenilen birisi olmak?