Yangınlar, yürekleri yaktıkları kadar süratle yayılışları da bir o kadar insanlara korku ve üzüntü veriyor. Böyle durumlarda hava sıcaklığından daha ziyade dikkatler rüzgârın hızı üzerinde yoğunlaşıyor.

Öyle ya, zor da olsa bir anlamda yangın kontrol altına alınabiliyor. Fakat rüzgâra müdahale etmek, kontrol altına alabilmek mümkün mü?

Kısacası bir yerlerden yangın haberi alır almaz en çok merak ettiğimiz ilk şey rüzgâr olmaktadır. Bu arada, ateşin kendisinin de zaten rüzgâr olmadan da bir yayılma hızı var.

Yani yangının kendisi gerçekten korkunç bir şeydir. Hiçbir canlının olmadığı yerdeki bir yangın bile hacmiyle orantılı olarak korkunçtur.

Ve şu anda yüreklerimiz yanıyor. Yanan ormanlar bizim yüreğimizdir, içinde yanan hayvanlar bizim yüreğimizdir, hayatını kaybeden insanlar bizim yüreğimizdir.

Birden bire bu kadar çok noktada ortaya çıkması ister istemez sabotaj ihtimalini akla getirmektedir. Ama bunu araştırıp tespit etmek ve gereğini yapmak devletin görevidir. Hatta sabotaj ihtimalinin açık bir kapı olmasından dolayı önceden tedbirler alıp engelleme yolunu da bulmalıdır.

Gelelim yüreği yanan insanımızın durumuna. Başta yangın mahallindekiler olmak üzere, yangın öncesi ve sonrasında elbette onların da yapacakları çok şey vardır. Bunu söylemeye bile gerek yok çünkü yapıyorlar.

Fakat bir şeye dikkat etmelidirler; yalanlar, yalan haberler.

Yürekleri yanmış insanlar arasında yalan haberler en az yangın kadar hızla yayılma durumundadır.

Ve hızla yayılan yalan haberlerin kitleleri yanlış yönlere sevk ederek bu millet için daha acı neticeler doğuracağı unutulmamalıdır.

Yalan haberler bir takım odaklar tarafından kasıtlı olarak üretileceği gibi, kasıtsız ama yanlışlıkla ve düşüncesizce ortaya atılmış olabilir.

İnsanımıza düşen, her şeye rağmen galeyana gelmemesi, sakin olması, soğukkanlılığını koruması, duygusallıkla değil aklıyla hareket etmesidir.

Bu konuda asıl görev, sözü dinlenen, gözüne bakılan, ağzına bakılan kanaat önderleri, imamlar ve benzer konumda olanlardır.

Aksi takdirde hızla yayılan yalanlar neticesinde geriye sadece yangından kararmış alanlar değil, kararmış yüzler, utançtan eğilmiş başlar bırakabilir. Hatta bunun faturası bir millet için yanan ormandan daha büyük olabilir.