Şimdi de İslami camiadan olduğu halde şu veya bu sebeple İstanbul Sözleşmesini savunmuş olanlara karşı bir cadı avı başlatıldığına üzülerek şahit oluyoruz.
Tamam, bizler İstanbul Sözleşmesinin mutlaka kaldırılması gerektiğini savunuyorduk, bunun için konuştuk, yazdık, çizdik. Söz konusu bu sözleşmenin kalkması için, bıkmadan, yılmadan mücadele veren herkesten Allah razı olsun diyoruz.
Özellikle söz konusu sözleşmeyi sonunda yürürlükten kaldıran Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan da Allah razı olsun, kolay değil, şimşekleri ne kadar üzerine çektiğini hepimiz izliyoruz. Hem, düne kadar bu konuda kendisini eleştirip de kaldırdığında teşekkür etmemek biraz nankörlük olur. Bu milletin değerlerine aykırı daha nice kanun ve sözleşme bulunmakta, Rabbim onları da bir bir çöpe atmayı nasip eylesin.
Ben asıl meseleye gelmek istiyorum. Özellikle İslami camiadan oldukları halde kendilerine göre bir takım sebeplerden dolayı İstanbul Sözleşmesini savunmuş kişilere karşı insafsız bir hücum başlatıldığını görüyoruz. Bu konuda daha önce yazdıklarını, söylediklerini bulup orta yere getiriyorlar, sanki kıymetli bir av yakalamış gibi bununla övünüyorlar.
Lütfen bu kardeşlerimizi maksatları sadece Allah ile savaşmak olan o iğrenç gürûhun içine itelemeyelim.
Nedense tıraş etmeyi çok seviyoruz, birilerinin İslami camiadan dışlanmasından adeta zevk alıyoruz. Allah’tan ki İslam’ın kayıt defterini Rabbimiz böylelerinin eline vermemiş, kendilerinden başka kimseyi bırakmazlar, silip çıkarırlardı.
Bütün camialar için söylüyorum; aynı camiadan olsak bile, lütfen bazı konularda farklı düşünenlerimizi anlayışla karşılayalım. Hele hele, iki kere ikinin dört etmediği siyasi konulardaki ufak tefek farklı düşüncelerimizi Allah için bir zenginlik sayalım.
İstanbul Sözleşmesinin iptalinden sonra Müslümanlar olarak bize düşen nedir onun üzerinde yoğunlaşalım. Özellikle başta Avrupa olmak üzere içerideki o müptezel gürûhun istismar edeceği boşluklarımız varsa derhal kapatalım.
Kendi iğrençliklerinden dolayı ortaya çıkan pislikleri Müslümanlara bulaştırma oyunları karşısında nöbette olalım.
Tez elden ilim adamlarımız, sosyologlarımız, âlimlerimiz ve bütün ilgililer bir araya gelerek küfür dünyası karşısında konuyla ilgili yapılacaklar neyse yapmalıdırlar.
Bir daha tekrar edelim; şucu bucu diye bugüne kadar bölünmüşlüğümüz yetmezmiş gibi bir de “Sözleşmeci olan ve olmayan” diye yeni bir bölünmeye, parçalanmaya Allah için fırsat vermeyelim.
Allah’a emanet olun.