Muhterem okurlarım, sizi bilmem ama ben artık izlemeye tahammül edemiyorum asık surat çehreleri, zehir zemberek konuşmaları. Velev ki haklı olsunlar velev ki her söyledikleri doğru olsun.

Lütfen birazcık tebessüm buyurun! Allah için birazcık da bize acıyın, bizim de ruhumuz var, azıcık da olsa bir huzurumuz var.

Durum böyleyken hiç istemediğimiz bir kavgadaki yerimizi alırcasına zoraki geçiyoruz ekranların başına.

Belki diyeceksiniz ki; “hoca senin aklın ermez, siyasilerin asıl bu şekilde olması prim yapıyor, taraftar topluyor, mevcut taraftarlarını muhafaza ediyor.”

Eğer durum böyle ise bu ülke için bu çok daha büyük bir felâket değil midir? Onlar da bu üsluba kendilerini kaptırıyor, böylesi mahkeme duvarı çehrelerden ve kavgalarından hoşlanıyor, haz ediyorlarsa; “Vur vur, konuş hele konuş,  aslanım benim...!” diyorlarsa... oturup ağlamamız gerekmez mi?

Ya bir de söz konusu üslup ve çehreler sadece onaylanmakla kalmıyor sokaklara yön veriyorsa... Cümleten geçmiş olsun!

Bana sorarsanız bu ülkenin kıtlığını çektiği şeylerin başında zannettiğiniz gibi nakit veya bir takım tüketim maddeleri değil siyasilerin tebessüm eden simaları gelmektedir. Çünkü onların tebessümü demek ülke insanının tebessümü demektir.

Burada bir şeyi itiraf edeyim. Gençlik yıllarımızın önemli bir bölümünde ekranlarda hep Demirel’i görüp dinlediğimiz için; “Allah’ım, şu adamdan kurtulduğumuz günleri göster” diye dua ettiğimi hatırlıyorum. İsterseniz eleştirin beni, şimdi Süleyman Demirel gibi birazcık olsun bizleri tebessüm ettirecek simaların hasretini çekiyoruz.

Acaba hoca bunları kime söylüyor diye merak ediyor ve tahminlerde bulunuyorsunuzdur. Hemen söyleyeyim; öncelikle sevdiklerimize söylüyoruz, sonra da hepsine birden.

Acaba böylesi asık surat ve zehir zemberek üslupla elde edilen bir netice varsa, aynı şey tebessümle, tatlı bir dille ve yumuşak bir üslupla elde edilemez mi? Bunu da size söylüyorum ey danışmanlar, akıl daneler, imaj makerler?