Koronayla birlikte mesafe meselesi günlük yaşantımızın merkezine oturuverdi.

Aslında her gün defalarca hatırlatılan maske de mesafenin bir başka şeklidir, başkalarının nefesleriyle aramıza koyduğumuz mesafedir, temizlik de öyle.

Elbette sosyal mesafe uygulamasından dolayı yaşadığımız bir takım sıkıntılarımız ve mahrumiyetlerimiz olmaktadır. Sevdiklerimizle kucaklaşamayışımız, dostlarımızla bir araya gelemeyişimiz, üzüntülerini ve mutluluklarını paylaşamayışımız üzüntü vericidir.

Peki, mesafeli olmanın avantajları yok mudur?

Mesela birileriyle lüzumsuz ve uzayıp giden beraberliklere böylece dur demiş olamaz mıyız?

Gıybet, dedikodu malayani gibi ortaklaşa işleye geldiğimiz haramları bir tarafa bırakalım, birileriyle lüzumsuz vakit öldürmelerine böylece son verme fırsatı değil midir bu?

Evet, sırf başka insanlarla isteyerek veya istemeyerek beraber olduğumuzdan dolayı kaybettiğimiz şeyler ne kadardır şöyle bir düşünelim.

Daha da önemlisi. Günümüz insanının en çok muhtaç olduğu şeylerin başında kafa dinlemesi, ruhunun sesine kulak vermesi, iç dünyası ile baş başa kalması gelmektedir. Sosyal mesafe uygulaması bunun için güzel bir fırsat değil midir?

Unutmayalım ki insanın ruhunun sesi bütün sesler kesilince duyulur. Beş duyusu harıl harıl çalışıp dururken  insan kalbinden haberdar olamaz, bütün sesler ve görüntüler iptal edilmeden yüreğinizin ne dediğinden haberimiz olmaz.

Gerçek güç ve kuvvetin tabiata ve diğer etkenlere karşı uyum sağlayabilmek olduğu ve bu anlamda insanoğlunun kendisinden fiziki olarak güçlü olan nice varlıklara üstün geldiğini biliyoruz.

Uyumun bir başka anlamı da her şeyi kendi lehine çevirebilmektir.

Madem ki bir müddet yalnız kalmamız gerekiyor, mademki insanlarla aramıza mesafe koymamız gerekiyor ve biz de bunu biliyoruz, o halde buyurun kendimizi ortaya koyalım, yapabileceklerimiz neyse yapalım.