Paris yeryüzünde küfrün ve batılın temsil edildiği en önemli bir merkezdir.

Son bir kaç yüz yıldan bu yana dünyada hiç bir şehir; bireyleri, kitleleri ve ülkeleri kültürüyle, sanatıyla, modasıyla ve kapsamlı bir hayat tarzıyla Paris kadar etkilememiştir.

İtiraf edelim ki hiç bir kültür İslam dünyasını Fransa kadar, Paris kadar kendisine benzetememiştir.

Zaten Batının en büyük özelliği içine gireni eritmesidir ve kendisine benzetmesidir, işte bu özellik Paris’te zirve yapmıştır.

Fakat bu günler başka günler, bütün bu kuralların geçersiz kaldığı günlerde yaşıyoruz.

Olup bitenleri polisiye açısından okumayı bırakın, işin o yönü hem devede kulak hem de kurgudur.

Bugün İslam Paris’i zorlamaktadır. İslam bir daha Batı dünyasının kapılarına dayanmıştır. Hem bu defa ordularıyla değil işçileriyle, öğrencileriyle, mültecileriyle zorluyor.

Bu arada batının bir iftirası da çökmüş oluyor; “İslam kılıç zoruyla yayılmıştır” demişlerdi de başka bir şey dememişlerdi.

Ve Batı ve onun temsilcisi Paris ilk defa içindeki bu insanları eritemiyor, kendine benzetemiyor, bunlar adeta demirden leblebi.

Geliniz şu olup bitenleri biraz daha somutlaştıralım; Hz. Muhammed Aleyhisselam, bugün Paris’i zorlamaktadır. Hem de küfrün ve batılın en muhkem kalesi olan Paris’i.

Evet, Hz. Peygamber elinde Rabbinden aldığı ve bir tek harfinin değişmediği Kitabıyla, Paris’tedir.

Milim milim, saniye saniye kaydedilmiş olan hayatıyla, siyretiyle batılın temsil edildiği yerdedir.

Ve Hz. Muhammed Aleyhisselam susmayan bir ümmetle, gördüğü bütün kötülüklere müdahale eden bir ümmetle Avrupa içlerindedir.

Batıl ideoloji ve felsefelerin üretilip dağıtıldığı Paris’te.

Her türlü ahlaksızlığın, sapkınlığın kaynağı olan Paris’te.

Ve bütün bunlar karşısında çaresiz kalan, pes eden ve teslim olan Hristiyanlığı tashih etmek üzere Hz. Muhammed Aleyhisselam bugün Avrupa’dadır.

Bütün dünya şimdi bunun nasıl neticeleneceğini merak etmektedir.

Olup bitenler bundan ibarettir vesselam.