Günlerdir siyasi hareketlerden, şahsiyetlerden bahsediyoruz, haklarında hükümler veriyor, değerlendirmeler yapıyoruz.

Acaba bütün bunları sadece fazla politize olduğumuz için mi yoksa kıyamet günü karşımıza çıkabileceği için mi yapıyoruz?

Müslüman bir fert olarak dünya hayatımızdaki siyasi düşüncelerimizden, siyasi tercihlerimizden, siyasi eylemlerimizden sorumlu olacak mıyız, konusu şahsen benim gündemimden hiç düşmez.

Sınavsız bir zaman diliminin olmadığı günümüzde geliniz bu soruları bir de öğrenci diliyle soralım;

“Ahirette karşımıza siyasi sorular da çıkacak mı, yoksa bu sahada yapıp ettiklerimiz burada mı kalacak?”

Mahşer günü ömrümüzü nerede harcadığımızın, gençliğimizi nasıl geçirdiğimizin, malımızı nereden kazandığımızın, nereye harcadığımızın, ilmimizle yani bildiklerimizle amel edip etmediğimizin hesabını vermeden yerimizden kıpırdatılmayacağımız, Efendimiz (S.A.V.) tarafından bize haber verilmiş, biz de böyle inanmışızdır.

Gelin bu soruyu tersinden soralım;

Hicrî elli-yüz yılları arasında Medine’de, Kûfe’de, Basra ve o bölgede yaşayıp her şeyden haberdar olan bir Müslümana ahirette;

“Sen o gün Hüseyin’den yana mıydın Yezid’den yana mıydın?” diye bir soru sorulmayacak mı?

Hangimiz bu soruya; “Hüseyin’den veya Yezid’den yana olmak önemli değildir, abdestin, namazın, zekatın, orucun varsa tamam vesselam, ahirette böyle sorular çıkmaz” diyebilir.

Herkes bulunduğu siyasi çizgiye iyice dikkat etmelidir. O siyasi çizgiyi daha net anlayabilmek için kendisiyle birlikte o çizgi üzerindeki diğer insanlara da bakmalıdır.

Bunca zamandır yazılarımızda Şeyh Said diyoruz, Bediüzzaman diyoruz, İskilipli Atıf diyoruz, Muhammed Es’ad Erbili diyoruz, Seyyid Kutup diyoruz, Hasan el Benna diyoruz, Muhammed Mursi diyoruz.

Ve Mustafa Kemal diyoruz, İnönü diyoruz, Sisi diyoruz ve her şeyi diyoruz.

Bu konudaki tercihlerin burada kalacağını, ahirette bunlardan dolayı sorgulanmayacağınızı zannediyorsanız, buyurun öyle zannetmeye devam edin.

Fakat bu yükümlülükten sadece doğru tercih yaparak kurtulmanın mümkün olmadığını da belirtelim.

Bir şey daha var; tercih ettiğimiz, aynı çizgide yer aldıklarımızın eksiklerini, hatalarını görmek, mümkün olduğu kadar uyarmak da hak çizgide olmanın gereklerindendir.