Siyasette, ticarette, medyada ve hayatın bütün alanlarında temiz kalabilmeyi kast ediyorum.

Biliyorum, soyut bir mesele olduğu için meramımızı ifade edebilmek de oldukça zor.

Hatta siz bunun içine ilimde, sanatta temiz kalabilmeyi de katabilirsiniz.

Kirlenmenin zorladığı, kirlenmenin kuşattığı bir dünyada, bir ülkede yaşıyoruz.

Özellikle hedefinizde büyümek varsa, açılmak varsa, güçlenmek varsa, başınızı bulunduğunuz yerden birazcık dışarı çıkarmak varsa, unutmayınız tanışacağınız ilk merhale kirlilik merhalesidir.

İşin daha acı yönü, kirlenme sadece büyüme esnasında değil büyüdükten sonra, büyüklüğü sürdürme esnasında da sürüp gitmektedir.

Mesela iktidar olsun muhalefet olsun bugün Türkiye’deki etkin siyasetin en belirgin özelliği kirliliktir. Büyümeyi, etkin olmayı hedefinize almışsanız her şeyden önce bütün çapraz ittifakları kabulleneceksiniz, yola çıkarken ortaya koyduğunuz olmazsa olmaz çizgilerinizi çiğneyip geçeceksiniz. Türkiye insanı bu gerçeği ancak bu kadar çıplak gözle izleyebilirdi.

Sadece siyasette değil ona paralel olarak hayatın bütün alanlarında kendisini bize dayatan bir kirlilik var. Mesela medya dünyasında etkin hale gelmeyi hedeflemişseniz başta reklam kirine boyanmadan bu işi yapamazsınız. Kaldı ki kirlenme sadece reklamla değil yağcılık dayatması, meşrep dayatması gibi daha neler neler.

Bakkal dükkanından, semt pazarcılığından, süpermarkete geçmek istiyorsanız kirlenmenin her çeşidine hazır olacaksınız.

İlim havzalarında, akademik çevrelerde var olmayı hedeflemişseniz o dünyanın da bulaşmadan geçemeyeceğiniz kendine has kirleri vardır.

Diyeceksiniz ki “ne demek istiyorsun, bu bir kader midir, büyümek isteyen, var olmak isteyen herkes kirlenmeye mahkum mudur?”

Allah’ın Rasûlünden öğrenilmesi gereken ilkelerin başında bu gelmektedir; hormonsuz büyüme, her anlamda kredisiz kendi öz gücüyle büyüme, ödünçsüz büyüme, başkalarına eyvallahsız büyüme.

“O zaman da hiç olmuyor ki” diyeceksiniz. Biz de deriz ki, büyümeyin canım, illa ki büyümek zorunda mısınız, öylece tertemiz kalın.