Çocuk eğilmiş, yerde yürüyen uğur böceğini tebessümle izliyordu, gözlerini daha da yaklaştırdı ve bir müddet sonra hayretler içinde anneee anneee diye seslendi;
“Bakar mısın şuna, Allah bunu nasıl boyamış, hiç taşırmamış, hiç bir birine karıştırmamış boyalarını!”
İşte buna kadir bilme, takdir etme denir. Bunu ancak resim dersinde kendi boyamalarıyla kıyaslayan bilir.
Takdir, ölçmek demektir, değer biçmek, hakkını vermek demektir. Bunu hakkıyla yerine getirebilmek büyük bir erdemdir. Takdir yeteneği akıllı olmayı, dengeli ve tutarlı olmayı gerektirir, daha da önemlisi insaf sahibi olmayı gerektirir.
Takdir edilmek de sahibinin en haklı beklentisidir. Halkımız buna “kadir kıymet bilmek” der.
İnsani ilişkilerde kadir kıymet bilmeyen, gördüğü güzellikleri takdir edemeyenler, değer biçemeyenler nankörlerdir.
Kureyş kabilesi Velid b. Muğire’ye dedi ki; ey Velid, sen bizim biricik en akıllımızsın, söz nedir, şiir nedir en iyi bilenimizsin, şu Muhammed’i bir dinle ve hakkında karar ver, biz de ona göre karar verelim derler. O da gitti ve Peygamber Aleyhisselam ona yeni inen bir sure okudu, kendine göre bir değerlendirme yaptı; düşündü taşındı, ölçtü biçti, kahrolası nasıl da ölçtü biçti, sonra kahrolası nasıl bir takdirde bulundu, sonra baktı, sonra suratını astı, arkasını döndü, kibirlendi ve; ‘bu bir sihir, bu bir beşer sözüdür’ dedi.(74/18-30)
Bu da bir takdir, bu da bir ölçüp biçme ve sonunda değerlendirmedir. Amma vicdansızca bir ölçüp biçme.
Kadir Gecesi üzerine bir şeyler söyleyeceğiz ama karşımızda takdir yeteneği böylesine farklı bir toplum varsa işimiz zor demektir.
Kâinatın Sahibi insanlar içerisinden seçtiği birisine kıyamete kadar devam edecek olan mesajını vahyetmeye başladığı gecenin adıdır Kadir Gecesi, başka nasıl anlatılır bilmem.
İnsanları takdir etmeyenlere, edemeyenlere, eşlerini takdir edemeyenlere nasıl anlatalım o Kadir Gecesini.
Unutmayalım ki mesele gelip Allah Teala’yı takdir etme meselesinde nihayet bulacaktır.
Diyorum ki hiç olmazsa biz de bu işe uğur böceğinden başlasak diyorum.