Tevazu meselesine zıddından yaklaşarak aslında bugün “Savulun, Ömerler geliyor, hem de çakarlısından” diye yazacaktım, işin içine Güngörenli Veysel meselesini de katacaktım, iyi de prim yapardı hani. Fakat bunun bir insafsızlık olacağını düşündüm vazgeçtim.

Bazen kendi kendimizi çok kurguluyoruz, çok ideolojik veya yüksek dozda politize olmuş bir şekilde evden çıkıyoruz, artık gördüğümüz herkesi, her olayı bu kurguyla değerlendirmek istiyoruz.

Çoğu zaman insanlar ve olaylar hiç de bizim kurgumuz gibi olmadığı için bu defa da zorluyoruz, zorlanıyoruz.

Topluma karışmışsanız, toplumla iç içe yaşıyorsanız merhamet tevazu konusunda tablonun o kadar da kötü olmadığını göreceksiniz. Tabi görmek isterseniz.

Özellikle toplumun tamamına yakınının kibir ve tevazu konusunda duyarlı olduğunu görüyoruz. Her ne kadar kendileri yaşantılarına tevazuu tam olarak yerleştirip kibirden sıyrılmamış olsalar bile en azından muhataplarında bunu hemen fark ediyorlar. Hiç yoktan bu da iyidir.

Tevazu İslam’ın en görünen, hatta ilk görünen yüzüdür dedik. Unutmayalım, muhataplarımız bu konuda hiç yanılmadan notumuzu verirler. Öyle olunca kibrimiz ve tevazuumuz bizim için muhatabımızı baştan kaybetmek veya kazanmak anlamına gelmektedir.

Tevazu konusunda Müslümanların yaşadıkları karma toplumdan kaynaklanan bir takım problemleri vardır.

Bunların başında aşağılık kompleksiyle tevazuu bir birine karıştırma meselesi gelmektedir.

Buna bağlı olarak izzet ve onuru da bazen kibirle karıştırdığımız olmaktadır.

Fakat tevazu konusunda en çok dikkat edeceğimiz konuların başında varlıklı ve makam sahipleri karşısındaki tavırlarımızdır.

“Kim bir zengine zenginliğinden dolayı tevazu gösterirse dininin üçte ikisi gitmiştir”(Beyhaki)

Eğer bir de sizin bir Müslüman olarak zenginlerin ve yöneticilerin karşısında eğildiğiniz görülmüşse bunun vebalinin çok daha büyük olduğunu unutmayalım.

Bir de tevazuumuzun yanında ‘tevazu şov’umuzun olduğunu unutmayalım. Protokol ve formalitelerin etkin olduğu yerlerde “önden buyurun... siz buyurun” iltifatlarının gerçek tevazu olmadığını iyi bilelim.

Tevazu her şeyden önce muhatabımızı önemsemek ve ona değer vermektir.