Bildiğimiz kadarıyla tabiatta bazı sürülerin yılın bazı dönemlerinde diğer günlerden farklı durumları olur, çok huysuzlaşırlar, kimseyi belirli bir mesafeden fazla yanlarına yaklaştırmazlar, her zamankinden farklı ve garip sesler çıkarırlar. Nasıl bir tavır göstereceklerini tahmin edemediğiniz için haklı olarak tehlikeli bulursunuz.

Bir kısmı kızanlık döneminde, bir kısmı yavrularını yetiştirme mevsiminde, bazıları da avlanma zamanlarında bu şekilde azarlar.

Bana mı öyle geliyor, putperestleri hiç bu kadar azgın görmemiştim. Siz de fark ediyor musunuz? Şu günlerde nereye baksak onların azgınlık ve serkeşlikleriyle karşılaşıyoruz. Ne yapacaklarını kestiremiyorsunuz, hangi sözden nasıl bir anlam çıkaracaklarını, bulundukları topluluk içinde nasıl bir çıkış yapacaklarını hiç mi hiç bilemiyorsunuz. Saldırganlıklarından hiç emin olamıyorsunuz.

Tevhid tarihine baktığımızda geçmişteki putperest müşriklerin de böyle azgınlık dönemlerinin olduğunu görüyoruz.

Özellikle putlarına dokunulduğu zamanlarda, daha doğrusu putlarının hiç bir şey olmadığının ortaya çıktığı, foyalarının döküldüğü zamanlarda putlarına her zamankinden daha fazla sarıldıklarını görüyoruz.

Nuh Aleyhisselam’ın gece gündüz, gizliden ve açıktan yıllarca süren davetine putperest kavmi direndikçe direndi; “Dediler ki, sakın ilahlarınızdan vaz geçmeyin; Ved’den, Süva’dan, Yeğus’dan, Ye’uk ve Nesr’den asla vaz geçmeyin!” (Nuh/23)

Mekke müşrikleri de Rasûlullah’ı yadırgamışlar; demek bunca ilahları bir tek ilaha indirmiş ha, gerçekten şaşılacak şey demişlerdi.

“Onların ileri gelenleri harekete geçip şöyle dediler; yürüyün, ilahlarınıza bağlılıkta sebat gösterin. Sizden istenen budur!”(Sad 5,6)

Geçmiş tarihten öğrendiğimiz bir şey var ki; putperestlerin bu şekildeki azma dönemleri onların ya helâk olmasıyla sonuçlanmıştır ya da Tevhid ehli karşısındaki mağlubiyetleriyle bitmiştir.

Bizim bu azgınları nasıl bir akıbet bekliyor? Bilemeyiz. Rabbimizin bizden beklediği Tevhid davasını tebliğe devam etmemizdir.