Günümüz dilini kullanarak söyleyelim; araç kullanmayanımız yok denecek kadar azdır. Hatta onlar bile araçlarla ilgili çok şeyi bilirler, otomobilin öndeki göstergeleri onların bile dikkatini çeker; en azından sürat göstergesini, yakıt biterken sarı ışığın yandığını artık bilmeyenimiz yoktur.

Takvâyı göstergeyle birlikte zikretmemizin sebebi, hep sefer halindeyiz ve bir Müslüman olarak böyle olmamız gerekmektedir.

Sefer halindeyken ne kadar dalgın olursak olalım hemen önümüzdeki göstergelerden gafil olmuyoruz, gözümüz ikide bir oradadır. Her birinin kendine göre önemi olsa da göstergelerdeki bazı ışıklar hayati öneme sahiptir.

Motorun hararetini, yağ durumunu bildiren göstergeyi takvâ durumumuza benzetiyorum.

Hep bir koşuşturma, mesafe alma, yol kat etme durumundayız. Ticari hayatımız, sosyal faaliyetlerimiz, özellikle diğer insanlarla olan münasebetimiz esnasında takvâ ibremizin nerelerde seyrettiğini mutlaka yoklamalıyız.

Unutmayalım, takvâ ibresini belirli bir çizginin altına düşürenler Müslümanlık adına hayati bir tehlike ile karşı karşıyadırlar. Kendisi bunu görmezlikten gelse bile aynı trafikte seyredenler bunu çabuk fark ederler. Çünkü bir müddet sonra trafiğin akışına zarar vereceğini az çok tahmin ederler.

O zaman şöyle de diyebiliriz; kendimiz takvâ göstergemizi izlemekte gaflete dalıyorsak etrafımızdakilerin sesli veya sessiz uyarılarını dikkate alalım.

Hani trafikte seyrederken yanımızdan geçenler, karşımızdan gelenler eğer bize bakıp duruyorlarsa bir kenara çekip kendimizi kontrol ettiğimiz gibi müsait bir yere çekilelim ve yaşantımızı ciddi bir gözden geçirelim.

Hayatın bütün alanlarında olmamız, hiç bir konuda geri kalmamamız gereken bir dönem yaşıyoruz. Bırakınız geri kalmayı açık kalmış mesafeyi kapatmalıyız.

Takvâ, evimize çekilip tek başımıza sürdürdüğümüz yaşantımız esnasındaki takvâ değil, süratle akıp gitmekte olan içtimai hayat trafiğindeki takvâdır önemli olan.

Daha açıkçası, insanlarla olan ilişkilerimize çok dikkat etmeliyiz. Bizi vuranlar oramızdan vurmaktadır, kaybederken hep oradan kaybediyoruz.

Kazanırken de oradan kazanmak durumundayız.

Aslında bugün insanlığın en büyük eksiği toplumsal hayata yansımayan takvâdır.

Hepimiz orada değiliz ama siz ihrama girmeyi sadece beyaz örtülere bürünmek mi zannediyorsunuz? Bırakınız haramlara bulaşmayı, normal günlerde bizler için helal olanları bile terk ediyoruz, kendimize haram kılıyoruz. Siz buna kısaca melekleşme deyiniz.